Lilypie Fourth Birthday tickers

8 Ocak 2015 Perşembe

Ege ile Kaliteli Zamanlar

“Çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanın dakikası değil, kalitesi önemli” dediler son yıllarda hep çalışan anneye. Çalışan anne, çocuğu özledikçe, düşündükçe, üzüldükçe ve vicdan azabına girdikçe tekrarlayıp durdular bu cümleyi. Kitaplar, makaleler yazıldı, çizildi. Peki neydi bu kaliteli zaman dedikleri?

Çalışan annenin işten eve gelince çocuğuna ayırabildiği zaman çok kısıtlı. Kendimden biliyorum. Ben sabah 7’de evden çıkan (Ege çoğu zaman ya yeni uyanmış oluyor ben çıkarken, hala geriniyor falan oluyor, ya da uyanmamış oluyor, sabah görüşmeleri yalan yani) ve akşam da trafik yoksa 6.30 trafik varsa 7’ye doğru eve gelebilen bir anneyim. Yani günün 12 saati evde yokum. Ege’yi 9 gibi yatırıyorum. Yani iyi ihtimalle 2,5 saatimiz var her gün birbirimize doymak için.

Şimdi, bir zamanlar benim anladığım ve şu anda eminim pek çok annenin de anladığı “kaliteli zaman” geçirmek dedikleri, yemek yapmak yedirmek, (okula gidenler için) ödev yaptırmak, banyo yaptırmak gibi rutin yaşamsal faaliyetlere vakit ayırmaktansa, çocuğun zihinsel gelişimi için bir takım faaliyetler yapmak idi. Yani nedir mesela, birlikte bulmacalı bir oyun yapmak, hamur oynamak (ama yaratıcılığını geliştirecek şekilde, ille afilli şeyler olacak), resim yapmak ve ne bileyim, daha buna benzer “yaratıcı” faaliyetler gibi. Anne zaten yorgun ölmüş bitmiş eve gelmiş, üstünü başını bile değiştirmeden kendini bir faaliyetler yumağının içinde buluveriyor. Bir gün, iki gün, üç gün, onbeş gün derken, sonunda pes ettiği, “eeaahh yeter, bugün kaliteli zaman geçirmeyiverelim bişey olmaz” dediği günler geliyor. Sonra da gelsin vicdan azapları. Sosyal medyada çocuklarıyla geçirdikleri kaliteli zamanların ürünlerini (!) paylaşan anneleri görünce başlıyorsunuz kendinizle bir muhasebeye. Ben kötü anne miyim, ben yetersiz miyim, neden ben bebeğimle/çocuğumla bu tip oyunlar, aktiviteler yapamıyorum, neden ben hemen yoruluyorum hemen sıkılıyorum….bitmiyor bu vicdan muhasebeleri.

Yani bu “kaliteli zaman” kavramı, Blogcuanne Elif’in de dediği gibi, günümüz annelerinin içini rahatlatmak için değil, üzerine fazladan yük yüklemek için yaratılmış bir kavram sanki.

Epeydir bu yazıyı yazmak istiyordum. Ancak fırsat oldu. Çalışan annenin gönül rahatlığı. Aslında belki de başlık bu olmalıydı. Benim, ilk gününden beri Ege’yle geçirdiğim zamanlarda gönlüm çok rahat, içim huzurlu, Ege mutlu ben mutlu. Şimdi size bunun formülünü vereyim.

Öncelikle, şu aklınızdaki “kaliteli zaman = durmaksızın, zihin geliştiren yaratıcı faaliyet yapmak” algısını silin. Evet, önce onu silin yok edin, unutun. Öyle bir şey yok. Gerçekten yok. İşe önce bununla başlayacaksınız.

Kaliteli zaman, bence, çocuğunuzla geçirdiğiniz mutlu zamanlardır. Evet, bazen resim yapmak, sayı saymayı öğretmek ya da hamurdan yaratıcı bilmem ne şekilleri çıkarmak da olabilir ama esasen, mutlulukla, iyi iletişimle ve gerçekten hem ruhen hem bedenen birlikte olabilmektir. Ben mesela, Ege’nin tırnaklarını kesme işini ilk günden beri kimseye bırakmıyorum. Mutlu oluyoruz biz. Çünkü tırnak kesmek, dikkat isteyen riskli iş, bebeğimin canını acıtabilir. Bu işi kimseye emanet edemem. O yüzden hastaneden eve geldiğimiz günden beri, ben Ege’yi haftada bir kucağıma alırım ve başlarım bir yandan şarkı söylemeye bir yandan tırnaklarını güzel güzel kesmeye. Bazen banyoda yaparız bu işi, bazen balkonda. Ama hep eğleniriz. Ve bence kaliteli zaman geçiririz. Çünkü o işi sadece benimle yaptığını biliyor. Herkesle yapılabilecek sıradan birşey değil onun için. Benim de kendim öğrenene kadar tırnaklarımı yalnızca annem keserdi. Bence yapılan şeyin ne olduğu değil de, birlikte yapılıyor olması önemli.

Mesela Ege’yi yıkarken de çok kaliteli zaman geçiririz. Çünkü öncelikle Ege’yi suyla gönlünce oynayabilmesi için serbest bırakırım. Musluğu açıp azıcık suyun akmasına izin veririm. Çünkü Ege o akan suyla oynamaya bayılıyor. Böylece, hem küveti doluyor hem de keyfince eğleniyor. Ben “hiçbir şey” yapmıyorum o suyla oynarken. Evet yanlış okumadınız, kötü anne(!) olarak, suyu onu eğitici oyuncaklarla doldurmadan ona bişeyler öğretmeye çalışmadan, sadece ve sadece yanında durup onu izleyerek geçiriyorum o 20 dakikayı. O sürede sadece su ve Ege oluyor, Ege'nin oyunları, gülücükleri, kahkahaları oluyor. Bir şey yaptığında ve eğlendiğinde hemen bana bakar, sanki yaptığı komik şeyi ben gördüm mü diye kontrol eder, birlikte güleriz. Ben gülünce onun daha da çok hoşuna gider güler. Kendini yalnız hissetmez (Hani suyla ikisini 'yalnız', 'başbaşa' bırakıyorum ya, ama bence Ege mutluluğunu benimle paylaşınca kendini hiç de yalnız hissetmiyor, tersine hoşuna gidiyor). 

Başka bir kaliteli zamanı, onu arabasına koyup gezdirirken geçiriyoruz mesela. Ya da sadece evin içinde bir o yana bir bu yana koşarken. Ya da sahilde kuşların peşinde koşarken. Yani bunun gibi şeyler. Tabii ki bizim de kitaplara bakıp oradaki cisimleri tane tane söylediğimiz (dil gelişimi), minik minik oyuncakları kaldırmasını koymasını istediğimiz (motor kas gelişimi), vücut hareketleri yaparak bizi taklit etmesini istediğimiz oyunlar oynuyoruz babası da ben de. Hatta bakıcısı da. Ama bütün zamanımız tamamen bu tip "öğretici" oyunlarla geçmiyor, bunu anlatmak istiyorum. Zaten hep öyle olsa, bence hayat çok sıkıcı olurdu hem Ege hem bizim için.

Velhasıl, bebeğiniz mama sandalyesinde/ana kucağında oturur eline verdiğiniz salatalığı kemirirken ya da kapları iç içe sokmaya çalışırken, sizin de bir yandan onunla sohbet edip bir yandan yemeğinizi pişirmeniz de kaliteli zamandır. Çünkü onu tv karşısında bırakıp kendiniz mutfakta homurdanarak yemek pişirmiyorsunuz burada. İletişimdesiniz. İşte bu yüzden diyorum, bu da kaliteli zaman geçirmedir diye. 

Bu tip şeylerle kafanızı çokça bulandırmayın derim yani. Siz rahat olun, bebeğinizle her türlü vakit geçirin. Siz mutlu, bebeğiniz mutlu, demek ki vakit kaliteli. Budur.

16 yorum:

  1. Oncelikle cok guzel bir yazi olmus her kelimesinde ben yazsam bunu yazardim dedirtti bana hepsine katiliyorum ayni bunlari yasiyorum ornekleri Ege nin(bu arada oglumun adi da EGE) tirnaklarini kesmek bir oyun bizim icin cit cit diyoruz bu oyuna her cit da kahkalarla guluyoruz, banyonun adi havuz, yemek yerken gozlerini kapatip ona ne verdigimi bilmesini soyluyorum oda bana yapiyor aynisini ve sunu eklemek istiyorum hayat bir oyun ve bence annelik de yapilan en dogru sey annenin hissederek yaptigidir bilmeden ne dogru yapmisim bunu hissettirdiginiz icin tesekkrler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim yorumunuz için. Siz de bana iyi hissettirdiniz kendimi :) Sevgiler size ve minik Ege'ye :)

      Sil
  2. Kaliteli zaman dendiğinde hep akıllara yapılan faaliyetler mi geliyor bilmiyorum, sanki hepsi için birer düzenek ve zaman gerekir gibi...Yemek hazırlarken ondan da kendi tabaklarını koymasını istemek, yapılan yemek ya da salata malzemeleri hakkında konuşmak, banyoda duşakabin camına köpüklerle resim yapmak, odasını düzenlerken eşyalarını çekmecelerine kaldırmasını ya da pazardan yeni gelince poşetlerinden patatesleri sepetine boşaltmasını istemek de en az birlikte kitap okumak, boya yapmak, şekilleri öğrenmek kadar kaliteli zaman geçirmektir diye düşünüyorum. Bir kitapta diyordu ki; çocuğun uyanık kaldığı sürenin ortalama 2/3'ünün birebir 1/3'lük kısmının paralel zaman olarak geçirilmesi önerilir. Yani evdeki tüm zamanımızı yapışık geçirmemiz mümkün olmadığı gibi sağlıklı da değil. Sana katılıyorum bu konuda vicdan yapmaya gerek yok, birlikte mutlu olduğumuz her an kalitelidir:) Sevgiler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet sahi ne güzel yazmışsın pazar poşetlerini boşalttırmak, oyuncaklarını toplatmak...bunlar da var :) Ben de yapışık, vıcık vıcık bir ilişkiyi sağlıklı bulmuyorum.

      Sil
    2. Biz henüz pazar poşedi boşalttırma kıvamına gelemedik ama yazdığın yazıya ve şahane yorumlara aynen katılıyorum. Kitana isimli kullanıcıyı da pek tanımam ama çok sevdim bak şimdi :P
      Bir furya var ve biz anneleri oraya çekmeye çalışıyorlar bence..gerek yok, sakin olalım ve bebemize bakalım yeter :)

      Sil
    3. Hay ağzına sağlık :)

      Sil
  3. Harika yazmışsın..
    iletişim önemli, göz kontağı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle! :) Öperim Kubi'min gözlerinden o halde :)

      Sil
  4. Pelincim süper bir yazı olmuş doğrusu. Ben de senin çıkış noktan gibi bir noktadan çıkarak kişilere "zorlu ve uzun bir hazırlık süreci gerektirmeden, çocuklarıyla geçirdikleri vakti nasıl kaliteli kılabileceklerine" dair bir yazı yazmayı planmaktaydım bugün. dediğin bir çok cümleyi ben kurmuş gibi hissettim. çalışan bir anne olarak cidden ben zaten kızlarımla olan her vaktin kıymetin bildiğimi düşünüyorum. illa bir etkinlik düzeneği kurmaya gerek olmadan şakalaşarak oynanan bir oyun, gıdığından öpmek, banyo vakti veya yeme vakti de gayet de kaliteli zamanlar bana göre. ben de yazımı yazayım ve senin yazına da link vereyim olur mu??? :)
    sağolasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) tabii ki olur baldan tatlı olur :) ben anne olmadan önce çok etkileniyordum okuduklarimdan. O yüzden bence ne kadar çok anne adayı ve yeni anne okusa o kadar iyi. En azından kendilerini kötü hissetmezler.

      Sil
  5. ahh nasıl güzel tanımlamalar bunlar herkesin okuması gerekli günlerce yazabilirim bende bu konuda çalışan annelere özellikle yapılan bir baskı gibi hissediyorum bunu halbuki kocaman sarılmak ,gözgöze sohbet etmek tırnak keserken parmakları saymak bulasık makinası bosaltmak vs vs vs uzar gider hepsi kaliteli değilmi?kalemine sağlık sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Gülşah, begenmene sevindim :) Benden de sevgiler!

      Sil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. özür dilerim bir yanlışlık sonucu yorumumu sildim. kaliteli zaman geçirmeyi çalışan bir anne olarak iyiki faliyet faaliyet faaaliyet diye algılamamışım yoksa şimdi kazıtıyodum saçı başı:))) saklambaç ce eee emzirme öpüşme ilgi iletişim olan her an kaliteli bence
    sevgiler
    (benim kız eylül 2013. ege ye yakın sanırım .okuyorum fırsat buldukça gebelik günlüğünden beri..karşıyaka dayım bende)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba tamortası. Ne güzel benim gibi düşünen anne sayısı hiç de az değilmiş bunu gördüm. Miniği öpüyorum :)

      Sil
  8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil