Ege’nin bir günü genelde şöyle geçiyor:
Sabah 6.30-7.00 gibi uyanıyor. 100 ml kadar sütünü içiyor. Yatağında oyalanmaya devam ediyor.
Sabah 6.30-7.00 gibi uyanıyor. 100 ml kadar sütünü içiyor. Yatağında oyalanmaya devam ediyor.
7.30-8.30 arası babasıyla oynuyorlar. Çoğunlukla son yarım saat-15 dakikasında tv izliyor. Çünkü baba yoruluyormuş.
8.30’da bakıcısı geliyor 9.00’a kadar onunla oyun oynuyorlar.
9 civarı kahvaltısı var. Yumurta, peynir, ekmek, süt, bal/pekmez bazen zeytin.
10 civarı 100 ml sütünü içiyor ve 10.15-10.30 civarı yatıyor. Sabah uykusu genelde 1,5 saat sürüyor.
12 civarı uyanıp oyun oynamaya kalındığı yerden devam ediliyor. Saat 13.00 civarı öğle yemeğini yiyor. Genelde 1 küçük kase çorba ve 1 küçük kase kıymalı sebze yemeği yiyor. Bazen de baklagil, sebzeli köfte veya sebzeli balık yemeği oluyor. Mutlaka 1 kase yoğurt yiyor. Yoğurdu çok sevdiği için genelde itirazsız yiyor. Henüz kendi kendini, doyabilecek kadar besleyemiyor. Eline verdiğimiz bir parça ekmek, havuç salatalık dilimi, brokoli, köfte, kahvaltıdaysak peynir dilimi veya çekirdeği çıkarılmış zeytin, simit parçası, börek veya benzeri, gibi gıdaları kemiriyor. Toplamda tüm yemek süresince yediği miktar, benim kaşıkla yedirdiğim 1 lokma kadar bile olmuyor. O kadar az az ucundan kemiriyor ki, haydi önüne koyayım yemeği de kendi kendini beslesin desem, bariz aç kalır. Sonra da açlıktan canımıza okur. Bir yandan o elindekini kemirirken ben bir yandan kaşıkla yemeğini veriyorum.
Yemekten sonra oyuna devam. Ben evdeyken, haftasonları yani, yemekten sonra dışarıya çıkartıyorum genelde. Yani yağmur, fırtına yoksa mutlaka çıkıyoruz. Uzak veya değişik bir yerlere gidemesek de en kötü ihtimalle yakındaki parka gidiyoruz. Orası bayağı geniş büyük bir park ve çevresi korunaklı. Yola fırlama ihtimali yok yani. O yüzden gönlünce koşturuyor. Çok seviyor orayı. Kedileri, kuşları kovalıyor. Köpekleri seviyor. Yerdeki çakıl taşlarıyla, çamurla oynamaya bayılıyor. Yaprakları, çiçekleri koparıyor inceliyor. Otları yoluyor, bakıyor bakıyor atıyor. Çoğu zaman çoğu şeyi ağzına atmaya çalışıyor hala. Oral dönemimiz bitmedi gitti (bunu da ayrıca yazmam lazım).
Sonra 15.00 gibi meyve saati geliyor. Bazen, dışardaysak yanıma aldığım meyve püresini yediriyorum. Meyvede de aynı şey geçerli, elma, armut, mandalina, muz gibi meyvelerden bir dilim eline versem de biraz tırtıklayıp sonunda bırakıyor. O tırtıklarken ben kaşıkla yediriyorum. Belki de hatadır bilmiyorum ilerde acısını çekebilirim. Ama ne yapayım, öbür türlü asla yeterli miktarda yiyemiyor. O zaman da içime sinmiyor. Zaten içime sinmesini de geçtim, bizim oğlan açken fırtınalar kopartır. Eğer çılgın gibi herşeye bağırıyor, kulaklarınızı deliyor, sonunda ağlamaya başlıyor, herşeyi fırlatıyor ve ortalığı birbirine katıyorsa, bilin ki Ege’nin yemek saati geçmiş ve çocuk deli gibi aç kalmış! Vay biz nasıl olur da onu aç bırakırız, ne cüretle! Öyle bir havası oluyor bücürün :) O yüzden zaten ben onu kaşıkla doyurmak zorundayım dostlar.
15.30 gibi ikinci uykusu var. Eğer sabah 2 saate yakın uyuduysa öğleden sonra 1 saat uyuması yeterli geliyor ve 16.00 gibi uyutuyoruz. Eğer 1-1,5 saat uyuduysa 15.30 gibi yatırıyoruz ki uykusunu alsın. Yoksa huysuzluğa başlıyor. Saat en geç 17.00’de uyandırıyoruz. Biz uyandırıyoruz evet, çünkü bıraksak 6’ya 7’ye kadar uyur. Sabah çok uyusun diye gözünün içine baktığım çocuk pıt sesine uyanıyor, öğleden sonra top atsan uyanmıyor. Ne iştir ben de anlamıyorum. Ama o kadar çok uyumasına izin verirsem bu sefer gece uykusuna çok geç yatar bu da bir bebek için hiç uygun değil. Çünkü büyüme hormonları gece uykusunda salgılanıyor ve benim onu en geç 9’da uyutmam lazım. O yüzden 5’te uyandırıyoruz ki akşama uykusu gelsin.
18.00 civarı 1 bardak kefirini içiyor, ara öğün olarak. Sonra yine oyun. Hafta içiyse 18.30 civarında ben geliyorum eve ve başlıyor birlikte koşturmacamız. Ben gelince en sevdiği şey evin içinde el ele koşmamız. Hemen tutuyor elimden ve daha üstümü çıkarmama bile fırsat vermeden çekiştirmeye başlıyor. Manzara: Ben üstümde montum (mesela tek kolu çıkmış teki kalmış) çantam yerlerde, Ege önde beni çekiyor ben arkada ona yetişmeye çalışıyorum. Komik bir görüntümüz oluyor :) Ama şikayetçi değilim tabii ki.
Genelde 19.15-19.45 arası akşam yemeği saati. Öğlen yediği gibi 2 çeşit yemek ve yoğurt. Yine elinde ekmek veya diğer parmak yiyecekler, bir yandan ben kaşıkla besliyorum. Bir yandan ya şarkı söylüyoruz ya benim yüzümde “göz, burun, yanak, ağız, diş, kulak” oyununu oynuyor. Şakalaşıyoruz. Biraz tv izliyoruz. Sevdiği birkaç çizgi film var onları illa ki benim de izlememi istiyor. Ben ona kaşığı uzatmaya çalışırken kızarak eliyle yüzümü televizyona döndürüyor ve aaa diyor (izle!). Bunu genelde Baby Tv’deki Stick with Mick için yapıyor. O çizgi filmi ben de çok seviyorum gerçekten. Ege de ona çok gülüyor. Ne anlıyor da neye gülüyor bilmiyorum ama çok keyif aldığı kesin. Yemek yerken tv izletmek hata olabilir ama n’apalım bu da benim anneliğim. Ben de mükemmel değilim ya! Hem hiçbir zaman mükemmel ya da ideal olduğumu iddia etmiyorum. Biz de akşamları yemek yerken tv izlemeyi seven bir çiftiz, bu da bizim ailenin gerçeği. O yüzden çocuğa da biz izliyoruz ama sen izleme diyemem. Dediğimle yaptığım birbirini tutmazsa saçma olur düşüncesindeyim.
Yemekten sonra biraz daha oyun (genelde babası, ben ve Ege yakalamaca, saklambaç veya benzer oyunları oynuyoruz) ve yatmasına yakın kitapları inceleme faslı. Bize kitap okutturmuyor, hemen elimizden kitabı alıyor ve sayfaları kendisi çevirmeye başlıyor. Ya da ağzına götürüyor. O yüzden şimdilik sadece kitaplara bakma turundayız. Okuma turuna daha birkaç ay vaktimiz var sanırım. 20.45-21.00 arası bir saatte de uyumak üzere yatağına bırakıyorum. Tabii uyku öncesi rutinlerimizi yaptıktan sonra. Uykudan önce süt vermiyorum, su veriyorum. Çünkü zaten yemekten 1 saat önce kalkmış olduğundan acıkmamış oluyor hem de gece uykudan önce süt alışkanlığına gerek duymadım, sabah kalkınca içmesi daha iyi geliyor bana.
Tabii bu düzen haftaiçi daha gerçekçi oluyor. Haftasonu genellikle dışarı çıktığımızdan, gece yatma saati haricinde pek uyamıyoruz (gece uykusuna mutlaka her koşulda dikkat ediyorum ve her nereye gitmişsek gidelim, mutlaka o saatte eve dönmüş oluyoruz. Kendi yatağında uyumasını önemsiyorum). Olsun önemli değil. Çoğunlukla haftaiçi oluşturduğumuz bu düzen Ege’ye iyi geliyor. Bebekler düzeni severler. Neyden sonra neyin geleceğini bilerek daha huzurlu, daha güvenli hissederler. Bu da mutluluklarına ve hatta bence büyümelerine bile yansır. Bunlar uzmanlardan okuduğum ve kendi çocuğumda gözlemlediğim kadarıyla benim düşüncelerim. Mutlak doğrudur diye bir şey yok elbette. Ama ben düzenli yaşayarak Ege’nin daha uyumlu ve mutlu bir bebek olduğunu, açıkçası benim de daha rahat ettiğimi farkettim o yüzden halimden memnunum. Tabii ki Ege büyüdükçe, istek ve ihtiyaçları farklılık gösterdikçe bizim de düzenimiz değişiyor. İlk günlerinden beri günlük düzenimiz pek çok kez değişti. Değişmeye de devam edecek.
8.30’da bakıcısı geliyor 9.00’a kadar onunla oyun oynuyorlar.
9 civarı kahvaltısı var. Yumurta, peynir, ekmek, süt, bal/pekmez bazen zeytin.
10 civarı 100 ml sütünü içiyor ve 10.15-10.30 civarı yatıyor. Sabah uykusu genelde 1,5 saat sürüyor.
12 civarı uyanıp oyun oynamaya kalındığı yerden devam ediliyor. Saat 13.00 civarı öğle yemeğini yiyor. Genelde 1 küçük kase çorba ve 1 küçük kase kıymalı sebze yemeği yiyor. Bazen de baklagil, sebzeli köfte veya sebzeli balık yemeği oluyor. Mutlaka 1 kase yoğurt yiyor. Yoğurdu çok sevdiği için genelde itirazsız yiyor. Henüz kendi kendini, doyabilecek kadar besleyemiyor. Eline verdiğimiz bir parça ekmek, havuç salatalık dilimi, brokoli, köfte, kahvaltıdaysak peynir dilimi veya çekirdeği çıkarılmış zeytin, simit parçası, börek veya benzeri, gibi gıdaları kemiriyor. Toplamda tüm yemek süresince yediği miktar, benim kaşıkla yedirdiğim 1 lokma kadar bile olmuyor. O kadar az az ucundan kemiriyor ki, haydi önüne koyayım yemeği de kendi kendini beslesin desem, bariz aç kalır. Sonra da açlıktan canımıza okur. Bir yandan o elindekini kemirirken ben bir yandan kaşıkla yemeğini veriyorum.
Yemekten sonra oyuna devam. Ben evdeyken, haftasonları yani, yemekten sonra dışarıya çıkartıyorum genelde. Yani yağmur, fırtına yoksa mutlaka çıkıyoruz. Uzak veya değişik bir yerlere gidemesek de en kötü ihtimalle yakındaki parka gidiyoruz. Orası bayağı geniş büyük bir park ve çevresi korunaklı. Yola fırlama ihtimali yok yani. O yüzden gönlünce koşturuyor. Çok seviyor orayı. Kedileri, kuşları kovalıyor. Köpekleri seviyor. Yerdeki çakıl taşlarıyla, çamurla oynamaya bayılıyor. Yaprakları, çiçekleri koparıyor inceliyor. Otları yoluyor, bakıyor bakıyor atıyor. Çoğu zaman çoğu şeyi ağzına atmaya çalışıyor hala. Oral dönemimiz bitmedi gitti (bunu da ayrıca yazmam lazım).
Sonra 15.00 gibi meyve saati geliyor. Bazen, dışardaysak yanıma aldığım meyve püresini yediriyorum. Meyvede de aynı şey geçerli, elma, armut, mandalina, muz gibi meyvelerden bir dilim eline versem de biraz tırtıklayıp sonunda bırakıyor. O tırtıklarken ben kaşıkla yediriyorum. Belki de hatadır bilmiyorum ilerde acısını çekebilirim. Ama ne yapayım, öbür türlü asla yeterli miktarda yiyemiyor. O zaman da içime sinmiyor. Zaten içime sinmesini de geçtim, bizim oğlan açken fırtınalar kopartır. Eğer çılgın gibi herşeye bağırıyor, kulaklarınızı deliyor, sonunda ağlamaya başlıyor, herşeyi fırlatıyor ve ortalığı birbirine katıyorsa, bilin ki Ege’nin yemek saati geçmiş ve çocuk deli gibi aç kalmış! Vay biz nasıl olur da onu aç bırakırız, ne cüretle! Öyle bir havası oluyor bücürün :) O yüzden zaten ben onu kaşıkla doyurmak zorundayım dostlar.
15.30 gibi ikinci uykusu var. Eğer sabah 2 saate yakın uyuduysa öğleden sonra 1 saat uyuması yeterli geliyor ve 16.00 gibi uyutuyoruz. Eğer 1-1,5 saat uyuduysa 15.30 gibi yatırıyoruz ki uykusunu alsın. Yoksa huysuzluğa başlıyor. Saat en geç 17.00’de uyandırıyoruz. Biz uyandırıyoruz evet, çünkü bıraksak 6’ya 7’ye kadar uyur. Sabah çok uyusun diye gözünün içine baktığım çocuk pıt sesine uyanıyor, öğleden sonra top atsan uyanmıyor. Ne iştir ben de anlamıyorum. Ama o kadar çok uyumasına izin verirsem bu sefer gece uykusuna çok geç yatar bu da bir bebek için hiç uygun değil. Çünkü büyüme hormonları gece uykusunda salgılanıyor ve benim onu en geç 9’da uyutmam lazım. O yüzden 5’te uyandırıyoruz ki akşama uykusu gelsin.
18.00 civarı 1 bardak kefirini içiyor, ara öğün olarak. Sonra yine oyun. Hafta içiyse 18.30 civarında ben geliyorum eve ve başlıyor birlikte koşturmacamız. Ben gelince en sevdiği şey evin içinde el ele koşmamız. Hemen tutuyor elimden ve daha üstümü çıkarmama bile fırsat vermeden çekiştirmeye başlıyor. Manzara: Ben üstümde montum (mesela tek kolu çıkmış teki kalmış) çantam yerlerde, Ege önde beni çekiyor ben arkada ona yetişmeye çalışıyorum. Komik bir görüntümüz oluyor :) Ama şikayetçi değilim tabii ki.
Genelde 19.15-19.45 arası akşam yemeği saati. Öğlen yediği gibi 2 çeşit yemek ve yoğurt. Yine elinde ekmek veya diğer parmak yiyecekler, bir yandan ben kaşıkla besliyorum. Bir yandan ya şarkı söylüyoruz ya benim yüzümde “göz, burun, yanak, ağız, diş, kulak” oyununu oynuyor. Şakalaşıyoruz. Biraz tv izliyoruz. Sevdiği birkaç çizgi film var onları illa ki benim de izlememi istiyor. Ben ona kaşığı uzatmaya çalışırken kızarak eliyle yüzümü televizyona döndürüyor ve aaa diyor (izle!). Bunu genelde Baby Tv’deki Stick with Mick için yapıyor. O çizgi filmi ben de çok seviyorum gerçekten. Ege de ona çok gülüyor. Ne anlıyor da neye gülüyor bilmiyorum ama çok keyif aldığı kesin. Yemek yerken tv izletmek hata olabilir ama n’apalım bu da benim anneliğim. Ben de mükemmel değilim ya! Hem hiçbir zaman mükemmel ya da ideal olduğumu iddia etmiyorum. Biz de akşamları yemek yerken tv izlemeyi seven bir çiftiz, bu da bizim ailenin gerçeği. O yüzden çocuğa da biz izliyoruz ama sen izleme diyemem. Dediğimle yaptığım birbirini tutmazsa saçma olur düşüncesindeyim.
Yemekten sonra biraz daha oyun (genelde babası, ben ve Ege yakalamaca, saklambaç veya benzer oyunları oynuyoruz) ve yatmasına yakın kitapları inceleme faslı. Bize kitap okutturmuyor, hemen elimizden kitabı alıyor ve sayfaları kendisi çevirmeye başlıyor. Ya da ağzına götürüyor. O yüzden şimdilik sadece kitaplara bakma turundayız. Okuma turuna daha birkaç ay vaktimiz var sanırım. 20.45-21.00 arası bir saatte de uyumak üzere yatağına bırakıyorum. Tabii uyku öncesi rutinlerimizi yaptıktan sonra. Uykudan önce süt vermiyorum, su veriyorum. Çünkü zaten yemekten 1 saat önce kalkmış olduğundan acıkmamış oluyor hem de gece uykudan önce süt alışkanlığına gerek duymadım, sabah kalkınca içmesi daha iyi geliyor bana.
Tabii bu düzen haftaiçi daha gerçekçi oluyor. Haftasonu genellikle dışarı çıktığımızdan, gece yatma saati haricinde pek uyamıyoruz (gece uykusuna mutlaka her koşulda dikkat ediyorum ve her nereye gitmişsek gidelim, mutlaka o saatte eve dönmüş oluyoruz. Kendi yatağında uyumasını önemsiyorum). Olsun önemli değil. Çoğunlukla haftaiçi oluşturduğumuz bu düzen Ege’ye iyi geliyor. Bebekler düzeni severler. Neyden sonra neyin geleceğini bilerek daha huzurlu, daha güvenli hissederler. Bu da mutluluklarına ve hatta bence büyümelerine bile yansır. Bunlar uzmanlardan okuduğum ve kendi çocuğumda gözlemlediğim kadarıyla benim düşüncelerim. Mutlak doğrudur diye bir şey yok elbette. Ama ben düzenli yaşayarak Ege’nin daha uyumlu ve mutlu bir bebek olduğunu, açıkçası benim de daha rahat ettiğimi farkettim o yüzden halimden memnunum. Tabii ki Ege büyüdükçe, istek ve ihtiyaçları farklılık gösterdikçe bizim de düzenimiz değişiyor. İlk günlerinden beri günlük düzenimiz pek çok kez değişti. Değişmeye de devam edecek.
Ne güzel yazmışsın peliin..
YanıtlaSilsizin evdeymişim gibi hissettim bir an.. egeyle oynar dururduk ne güzel.. elif de hemen egeden bir fıstık alırdı yanağından :)
Yazdıklarında haklısın, hepimizin anneliği bambaşka. Kendimizce doğru..
bir de çocuklar çok farklı. kitaplarda yazanlar genel bir tablo çiziyor, gerisini tamamlamak bize düşüyor ki bunu ancak çocuğumuzu gözlemleyerek yapabiliriz.
sizin eve gelip televizyonun önünde dans etsem, beni izleseniz :)) en güzeli tutarlı, kararlı olmak dediğin gibi. mesela biz de evde kefir yapmıyoruz hehehe :P kefiri ben bile içemiyorum bu arada, hele o sarımsak/soğan..
yok yok sen harika bir annesin, nokta.
Çok uzun yazdım kimse okumaz ama neyse demiştim :))) beğendiğine sevindim.
SilSen bize gel dans et kitap oku eglendir ben de sizi besleyim ne dersin? :)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSizin rutininiz de çok güzelmiş aslında biraz benziyoruz da. (Silmissiniz yorumu ama ben yine de cevaplamak istedim. )
SilBen Ege 3 aylık olduğunda ne yapsam ne etsem de 30 dk.dan fazla uyutamiyordum. Resmen 31.dk'da uyaniyordu kurulmuş saat gibi. Sonra ayağımda sallamaya başladım, her uyanır gibi olduğunda tekrar sallayarak uyuttum. Uyuduğu süre boyunca hep ayağımda kalıyordu tabii malesef. Sonra uyku meleği seride Karakaş hanım var ona danıştım. Nasıl uyutursaniz uyutun ama önce gündüz uykularini uzatın dedi. Ben de ayakta sallamaya devam ettim. Çocuk buna iyice alıştı. Sonra kendi kendine uyumayı ogrenince de aynı süre devam etti. Bazı günler yine yarım saatte uyandığı oluyor ama 2.uykusunda 2 saat uyuyarak telafi ediyor. Sanırım vücudu alıştı. Size de önerim, önce bir şekilde onu uzun uyutmaya alıştırmak, sonra o kendisi de o şekilde uyur alışınca. Biz yanında yatmıyoruz Ege kendisi uyuyor yatağında. Biz de o sırada yemek mutfak işlerini çamaşır ütü vs hallediyoruz :)
Size de kolay gelsin ve sevgiler
İleride bunları okuycak ...ne hoş birşey bu..
YanıtlaSilmutlu haftalar ..
:) evet, çok şey oluyor ama hemen yazamayınca unutuyor insan :/ o yüzden yazmak lazım, güzel anılar bunlar....
Siladaş süper yazmışsın! ya bişi dicem arin'in öğle uykusundan uyanması üç buçuktan sonraya kalırsa akşam mümkün diil 9 - 9.30 gibi uyutamıyorum gece yarısına kadar oturuyo! ege ne güzel hem 5e kadar uyuyo hem 9da uyuyo yaa....
YanıtlaSilege'yi çok öpesim var şu an sulu suluuuu! :)
Teee ne zamanlar, (ogrenenanne) ceren'in blogundan bişey öğrenmiştim. O bir uyku merkezine götürmüş Maya'yı uzmanlar demiş ki "Bebeklerin uyku saatini ayarlamak için ne kadar uyuduğuna değil ne kadar uyanık kaldığına bakacaksiniz" bunun gibi bişeydi işte. İlk zamanlarda uyandiktan 1,5 saat sonra yatiriyordum, büyüdükçe süre uzadı. Şu an ki duzenimizin sebebi budur, Ege şu aylarda 3,5 saatte bir uyuyor. Tam uykusunun geldiği zamanları yakalamış oluyoruz bu şekilde. Eğer uyku sinyalleri vermeye basladiysa yatirmakta geç kalmışız demektir ve huysuzlukları başlar, uyumamak için direnir. O yüzden saatlerini kaçırmamaya çalışıyoruz.
SilCanım benim. Öperim seni de kuzumu da ;)