Anlatıyorum biliyorsunuz, Ege'ye doğum öncesinden başlayarak kitaplar alınmıştı. Neredeyse 2 aylık olduğundan beri de, kitaplarıyla iç içeyiz. İlk kelimelerim, bebeğimin ilk kelimeleri yok efendim ilk yüz kelime, sayılar, hayvanlar, renkler vesaire bir dolu resimli kitabı var. Bu kitaplardaki gerçek nesne fotoğrafları, Ege'nin ilgisini çekmeyi her zaman başarmış, hatta yolculuklarda hayat kurtarıcı olmuştur.
Ben Ege doğduğundan beri, büyüse de ona hikaye kitapları alsam okusam diye özenirdim. Sonra birkaç tane kitap aldım ve okuma denemelerine başladım. Deneme diyorum çünkü o aşamada kaldı benim girişimlerim. Ne zaman elime kitap alsam ve okuyayım diye sayfasını çevirsem, Ege elimden alıp sayfaları kendi çevirmek istedi. Tamam çok güzel bir şey, bir dediğim yok. Ama sonra alıp direk ağzına götürmeye, kitabı "tatmaya" başladı. Sonra da fırlatıp attı. Fırlattığı yerden alıp tekrar açayım okuyayım dediysem de başarılı olamadım. O bir kere bakıp fırlattı ya, ne cüret onun "bitirdiği" kitabı tekrar alır da bakmaya başlarım! Kızdı bana ve sert bir şekilde "bu kitapla işimiz bitti anne, anlamıyormusun!" der gibi elimden çekip yine fırlattı. Hal böyle olunca uzuuunca bir müddet hikaye kitaplarına bakmadık, sadece o resimli kitaplarla vakit geçirdik. Arada sırada hikaye kitaplarımızı yine çıkarıp bir nabız yoklaması yapıyor, sonra vaktinin hala gelmemiş olduğunu görüp tekrar kaldırıyordum.
Ege'nin okuma kitaplarına ilgi duymaması, benim kitap satın almamı engellemedi tabii :) Ona beğendiğim kitapları alıp, kendim okuyup sonra yerine kaldırıyordum. Bir gün "Başka Bir Anne" kitabını Ege'ye göstermek istedim. Tanrım! O da neydi! Ege kitapla ilgilenmişti! Resimlere uzun uzun bakmış, bir sayfada, o yaşta bir bebekten beklenebilecek kadar uzun zaman geçirmemize izin vermişti! Bir de okumayı denesem miydi? Ve evet denemiştim ve evet başarılı olmuştum. O gün benden mutlusu yoktu.
Daha sonra da kitapları okuma girişimim aynen devam etti. Hala çoğu zaman bana okutturmuyor, sayfalarını kendisi çevirmeyi ve kitaptaki resimlerin detaylarıyla ilgilenmeyi daha çok seviyor. Ben de illa okuyacağım diye onu zorlamıyorum. Bazen sadece ortadan tek bir sayfa okuyabiliyoruz bazen hiç okuyamıyoruz. Ama mutlaka her gece en az bir kitap alıp resimlerini "okuyoruz".
Ege'nin kitapsever bir insan olmasını çok isterim. Ben çocukken pek öyle değildim. Böyle güzel kitaplar mı yoktu, yoksa vardı da benim erişimim mi olmamıştı bilmiyorum. Hep resimsiz, kalın, saman kağıdına basılmış, "sıkıcı" görünen kitaplar vardı (sanki?). Zaten bize kitap okuyan biri hiç yoktu, ya kendimiz okuyacaktık (ablam gibi), ya da okumayacaktık (benim gibi). O yüzden, şimdi Ege'ye kitabı sevdirmek için, benim elimden neler geliyorsa yapmak istiyorum.
İşin içine girdikçe, çocuk kitaplarının ne kadar deniz derya olduğunu gördüm ve bu kitapları okumaktan, kitapların dünyalarında kaybolmaktan son derece büyük keyif aldım. Çocuk kitabı öneren internet kaynaklarını takip etmeye başladım. Tabii ki, en büyük kaynağım pek çoğunuz gibi Bir Dolap Kitap. Ayrıca bloglar var. İşe öncelikle bir kitap listesi yapmakla başladım. Daha sonra bu listeyi yaparken yaş aralığına dikkat etmediğimi farkettim, sonra eklediğim tüm kitaplarda yaş bilgisi eklemeye başladım. Böylece hangi kitapları öne alayım (yaşı geçti diye hiçbir güzel kitabı kaçırmak istemem), hangilerinde acele etmeyim, çok rahat görebiliyorum. Neticede bu kitaplık oluşturma işi biraz nakite dayanıyor :) Her ne kadar gönül hepsini birden almak istese de, hayatın ve banka hesabımızın gerçekleri bunu engelliyor.
Daha sonra şunu farkettim. Kitapları okurken, kendi kendime bile okusam, Ege'ye okuyormuşum gibi prova yapıyorum. Karakterlere ruh verebilmek, çocuğu kitabın içine çekebilmek için sesimde oynamalar yapıyorum. Ama daha kitabı bitiremeden, sesimin yorulduğunu ve benim kitabın dünyasına girmeyi bir kenara bırakıp, aynı sesi tutturmaya devam etmeye çalışarak, kitabı bir an önce bitirmeye odaklandığımı farkettim. Bu işte bir yanlışlık vardı. Acaba ben kitap okumayı beceremiyor muydum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder