İzmir'de, öyle İstanbul gibi her an her dakika bir etkinlik olmuyor. Tabii ki pek çok küçük şehre göre daha iyidir, şimdi küçük şehirlerde yaşayanlar "e peki biz n'apalım?" demesinler, haklılar ;)
Bu yüzden bir etkinlik haberi aldığımda, şartlarım da müsaitse, katılmaya gayret ediyorum. Hele de Ege biraz büyüdüğünden beri, en azından babasının uyutabilmeye, yedirebilmeye başlamasıyla birlikte, akşam organizasyonlarına katılma şansım arttı. İşte dün gece de böyle bir etkinlik vardı: Çocuğuma Nasıl Hikaye/Masal Okumalıyım?
Düş zamanı masalcısı, çok tatlı Sıla Akdeniz'di uygulamalı semineri veren. Kendisi esasen bir oyuncu, eğitimini almış, şimdi ise masal anlatıcılığı yapıyor. 3 yaş çocuğundan yetişkinlere kadar masallar anlatıyor, atölyeler yapıyor, ayrıca oyunculuk öğrencilerine dersler veriyor. Bu kadar tatlı bir öğretmenim olmasını çok isterdim doğrusu ;) Ayrıca da 3 yaşındaki Asya'nın annesi.
Sevgili Bahar Hanım'ın katkısıyla Jou Jou'da düzenlenen bu etkinlik için akşam iş çıkışı saati seçilmişti ki bence de çok yerinde bir düzenleme olmuş. Öncelikle Psikolog/Oyun terapisti Gül Hanım'dan, masalların çocuk ruhuna dokunuşu, masalların çocuklar ve hatta yetişkinler için gerekliliği hakkında kısa bir konuşma dinledik. Daha sonra Masalcı aldı eline sazı (gerçekten aldı!) ve başladı masallar alemine bizi çekmeye...
Uygulamalı bu seminer boyunca çokça güldük eğlendik, kahkahalar havada uçuştu, inanılmaz stres attık. Ama aynı zamanda güzel şeyler öğrendik. Evet belki bir tiyatrocu edasıyla masal okuyamayız çocuklarımıza, çünkü biz birer mühendis, avukat, öğretmen, ev hanımı, hemşire ya da esnafız ama en azından ufak tüyolarla bu serüveni daha keyifli bir hale getirebiliriz hem çocuklarımız hem kendimiz için.
Düş zamanı masalcısına göre kitaplar, çocukların ruhsal bütünlüğe sahip olmaları için okunur. Onların ruhunu doyurmak için okunur. Ayrıca çocukla iletişim kurmanın da en kolay yoludur. O yüzden, bir kitabı seçerken dikkatli olmalıyız. Öncelikle kitapları biz okumalıyız. Belki iki-üç-beş belki de on kere okumalıyız. Kitabın ne anlattığını ve karakterleri iyice anlayıncaya, tanıyıncaya kadar, kitabı özümseyene kadar kendi kendimize okumalıyız. Böylece kitabı ve karakterleri hayalimizde canlandırabilir, çocuğumuzla "düş ortaklığı" kurabiliriz. Biz hayal edersek ve o hayali yaşayarak masalı anlatırsak, hayalimizi çocuğumuza anlatmadan da çocuğumuz o hayalî imgeyi algılayabilir.
Eğer çocukla konuşmak istediğimiz özel bir konu varsa, kitabı ona göre seçmeli, önce bulunabilecek kaynaklardan konu ile ilgili kitapları araştırmalı ve konunun kitapta nasıl işlendiği ile ilgili bilgi almalıyız. Sorun olan konuyu, karakter adını değiştirerek veya karakteri bir hayvana dönüştürerek iletişim için kullanabiliriz. Buna "yan kapı mesajları" deniyormuş.
Kitabı okumaya veya masalı anlatmaya başlamadan önce gerçeklikten çıkıp rüya alemine girebilmek için -ki fiziksel olarak sahiden girmek gerekiyor-, bir "şey" yapmamızı önerdi Masalcı. Mesela elimizle görünmez bir kapıdan geçiyormuş gibi yapabiliriz, bir tef çalabilir, parmağımızı şıklatabilir, ya da varsa bir müzik aletini çalabilir, birkaç notalık bir melodi seslendirebilir veya o anda aklınıza gelebilecek herhangi 'farklı' bir hareket/ses oluşturabiliriz. Böylece içinde bulunduğumuz dünyadan çıkar, masalın dünyasına geçiş yapabiliriz.
Kitabı okumaya veya masalı anlatmaya başlamadan önce gerçeklikten çıkıp rüya alemine girebilmek için -ki fiziksel olarak sahiden girmek gerekiyor-, bir "şey" yapmamızı önerdi Masalcı. Mesela elimizle görünmez bir kapıdan geçiyormuş gibi yapabiliriz, bir tef çalabilir, parmağımızı şıklatabilir, ya da varsa bir müzik aletini çalabilir, birkaç notalık bir melodi seslendirebilir veya o anda aklınıza gelebilecek herhangi 'farklı' bir hareket/ses oluşturabiliriz. Böylece içinde bulunduğumuz dünyadan çıkar, masalın dünyasına geçiş yapabiliriz.
Masalı aklımızdan anlatıyorsak zaten biz farkında olmadan öyle yapıyoruz ama eğer kitap okuyorsak mutlaka ağzımızı açarak okumamız gerekiyormuş. Yani ağzımızın içinden bıdır bıdır konuşmayacağız. Dudaklarımızı kocaman hareket ettireceğiz, belki de sağır birisinin ağzımızı okumasına fırsat verecek kadar. Böylece sesler, tonlamalar, vurgular daha anlaşılır/hissedilir hale gelirmiş.
Melodik okuma yapmamamız gerekiyormuş. Hani bazen ilkokul yıllarından kalma bir alışkanlıkla periyodik olarak inişli çıkışlı bir tonlamayla okuruz ya, hah işte onu yapmayacağız. Cümlenin anlamına göre vurgu verilmediğinden hikayenin anlaşılırlığını yokediyor bu okuma şekli.
Anlatıcı cümlelerini okurken kendi doğal ses tonumuzla okumalıymışız. Çünkü o zaman çocuğumuza diyoruz ki, "Bu masalı sana anlatan 'ben'im. 'Ben' burada annen olarak sana birşey okuyorum." Böylece tırnak içlerindeki konuşma cümlelerinin vurgularını daha kolay yapabilirmişiz.
Tırnak içlerini okurken, ya ses perdesini alçaltıp yükselteceğiz ya da bu bize zor gelirse ritmi değiştirebiliriz veya tavrımızı değiştirebiliriz. Her zaman coşkulu, yüksek sesle okumak çocuğu masalın içine çekmeyebilir, bazen durup ses tonunu düşürerek çocuğun ilgisini daha çok çekebiliriz. Bir de cümlelerin başına veya sonuna nida ekleyebilirsek ("aaaahhh" veya "hımmmm" gibi), tadından yenmez. :)
Kitabı okurken veya masalı anlatırken kesinlikle mimikleri işin içine katmamız gerekiyor. O zaman anlatılan masal çok daha gerçekçi oluyor ve hem biz hem çocuğumuz bundan daha çok keyif alıyor. Mesela "mutlu" derken gülerek, "şaşkın" derken şaşırmış gibi yaparak okursak, masalın içinde girme ve onu yaşama yüzdemiz katlanıyor.
Bazen hikayeye kendimizi kaptırıp çok hızlı okuyuveriyoruz. Halbuki bu kadar "koşmanın" bir gereği yok. 'Es'ler dinleyene bir durup düşünme fırsatı verir. O yüzden 'es'lerden korkmamak lazım. Nerelerde es vereceğimizi ise Türkçe'miz bile çok güzel anlatıyor aslında. Noktalama işaretleri bu konuda bize yol gösterici oluyor. Cümleler arasında veya virgülden sonra biraz duraklamak, çocuğun hikayeden kopmasını değil, tam tersi bir etkiyle anlatım zenginliği verir ve hikayenin içine daha çok çeker.
Ben bundan sonra Ege'ye kitap okurken bu öğrendiklerime daha çok dikkat etmeye çalışacağım. umarım Ege için de benim için de kitap okumalarımız, her zaman keyifle hatırlayacağımız anılar olarak belleğimizde yer alır. Herşey çocuklar için, Ege ve benim içimdeki küçük Pelin için :)
Anlatıcı cümlelerini okurken kendi doğal ses tonumuzla okumalıymışız. Çünkü o zaman çocuğumuza diyoruz ki, "Bu masalı sana anlatan 'ben'im. 'Ben' burada annen olarak sana birşey okuyorum." Böylece tırnak içlerindeki konuşma cümlelerinin vurgularını daha kolay yapabilirmişiz.
Tırnak içlerini okurken, ya ses perdesini alçaltıp yükselteceğiz ya da bu bize zor gelirse ritmi değiştirebiliriz veya tavrımızı değiştirebiliriz. Her zaman coşkulu, yüksek sesle okumak çocuğu masalın içine çekmeyebilir, bazen durup ses tonunu düşürerek çocuğun ilgisini daha çok çekebiliriz. Bir de cümlelerin başına veya sonuna nida ekleyebilirsek ("aaaahhh" veya "hımmmm" gibi), tadından yenmez. :)
Kitabı okurken veya masalı anlatırken kesinlikle mimikleri işin içine katmamız gerekiyor. O zaman anlatılan masal çok daha gerçekçi oluyor ve hem biz hem çocuğumuz bundan daha çok keyif alıyor. Mesela "mutlu" derken gülerek, "şaşkın" derken şaşırmış gibi yaparak okursak, masalın içinde girme ve onu yaşama yüzdemiz katlanıyor.
Bazen hikayeye kendimizi kaptırıp çok hızlı okuyuveriyoruz. Halbuki bu kadar "koşmanın" bir gereği yok. 'Es'ler dinleyene bir durup düşünme fırsatı verir. O yüzden 'es'lerden korkmamak lazım. Nerelerde es vereceğimizi ise Türkçe'miz bile çok güzel anlatıyor aslında. Noktalama işaretleri bu konuda bize yol gösterici oluyor. Cümleler arasında veya virgülden sonra biraz duraklamak, çocuğun hikayeden kopmasını değil, tam tersi bir etkiyle anlatım zenginliği verir ve hikayenin içine daha çok çeker.
Ben bundan sonra Ege'ye kitap okurken bu öğrendiklerime daha çok dikkat etmeye çalışacağım. umarım Ege için de benim için de kitap okumalarımız, her zaman keyifle hatırlayacağımız anılar olarak belleğimizde yer alır. Herşey çocuklar için, Ege ve benim içimdeki küçük Pelin için :)
katılamamıştımçok iyioldu cnm.teşekkürler.
YanıtlaSilbelli eğlenceli bri etkinlik olmuş :)
YanıtlaSilloveandsmile
Aslı'cım evet, özellikle diyafram açma çalışmalarında çok güldük. Vücut pozisyonu, diyaframın açılması, nefesi almak vermek çalışmalarını komik hareketlerle yapınca eğlence kaçınılmaz oldu :)))
YanıtlaSilSaol cnm iyi oldu bugra hala kesip yiyo agizda herşey rutine baglayamadim bi türlü :(
YanıtlaSilBitmesini bekliyorum biter ins