29 Ekim tatilini haftasonu ile birleştirip ablamın yanına gittik Ege ile ikimiz. Her ne kadar, bundan önce pek çok tatile gitmiş de olsak, bu benim 2 senedir yaşadığım ilk tatil gibi oldu diyebilirim. Hep derim, #ablacandır ve #kardeşşart :)
Ablam yine, önceki ziyaretimizdeki gibi, Ege'ye park yatak, mama sandalyesi, oto koltuğu ve puset ayarlamıştı. Bu sayede hiç birini yanımızda taşımak zorunda kalmadan çok rahat bir yolculuk yaptık. Alanda, uçağa giderken vs için de tabii ki sling'imizi kullandık. Çok rahat oldu doğrusu. Uçağa binerken bir de pusetle uğraşmadım hem de çantalarımızı çok kolay taşıdım.
Uçak yolculuğumuz gidişte de dönüşte de çok güzel geçti. Uçak saatleri tam Ege'nin düzenine göre denk geldi, çok rahat ettik. Sizler de uçak yolculuğu yaparken, herşeyi bebeğinizin düzenine göre ayarlarsanız çok rahat edersiniz (tabii mümkünse). Özellikle uçuşlarınızı sabah saatlerine ayarlamanızı tavsiye ederim. Çünkü bebeklerin huysuzluklarının en az olduğu saatler sabah saatleri oluyor genelde. Akşam/geceleri uyku vakti yaklaştığı için huysuzlukları doruğa çıkabiliyor.
Öncelikle, her zamanki gibi güzel bir liste yaptım yanımıza alacaklarımız için. Valize girecekler ve sırt çantamıza girecekler olarak 2 ayrı listemiz oldu. Sırt çantasına, Ege'nin yolculuk esnasında ihtiyacı olabilecek şeyleri sığdırdım. İşte listemiz:
- 2 takım yedek kıyafet (Benim Ege'ye bu havalarda giydiğim takım şu şekilde; kısa kollu çıtçıtlı badi, eşofman altı tarzında rahat bir pantolon, uzun kollu bir penye)
- 2 adet çorap
- 1 adet kapişonlu ceket
- 1 adet büyük naylon poşet (Bunu, üzerine kustuğu durumlar için ıslak kıyafetleri koyabilmek için alıyorum her zaman çantaya, işe yaradığı çok durum oldu bizde malesef)
- 2 adet mama önlüğü
- 3-4 adet bez
- Islak mendil
- Popo kremi (çinkolu krem sürüyorsanız)
- 1 biberon su
- 1 biberon süt/mama (Eğer emziriyorsanız bunlara gerek yok. Ama emzirmiyorsanız bebeğiniz için içeceği birşeyler almanız şart. Çünkü uçak kalkış ve inişlerinde oluşan basınç farkı, bebeklerizin hassas kulaklarını bizden daha çok etkilecek ve canını acıtacaktır. Yutkunmayı da bilinçli yapamayacağı için bizim sıvı vererek yutkunmalarını sağlamamız gerekiyor ki, kulakları basınçtan tıkanmasın. Tam havalanma ve alçalma esnalarında içirmeniz gerekiyor.)
- Emzik (Bebeğin canı birşey içmek istemez ve içmeye direnirse, emzik verebilirsiniz. Yutkunma refleksini az da olsa emzik de tetikliyor.)
- Battaniye (Uçakların içi normalden serin olabiliyor çünkü klimaları gerçekten çok kuvvetli.)
- Oyalanması için mutlaka birşeyler. (Mesela ben soyulmuş elma dilimleri aldım, onları kemirmeye çalışırken epey oyalandı, ayrıca 2 tane en sevdiği kitabı 1 hafta öncesinden saklamıştım özlesin diye, onları aldım. Yol boyu kitaplarına baktık. Ayrıca uzun zamandır sakladığım, yani oynamadığı 2 ayrı oyuncağını daha aldım, onlarla da epey oyalandı.)
- Tabii ki ilaçları (Bebeğinizin halihazırda kullandığı ilaçlar varsa onları zaten alacaksınızdır. Ayrıca her ihtimale karşı, ateş düşürücü bir ilaç, diş ağrıları için jel ilaç, ve en önemlisi burun açıcı oksijen suyu veya serum fizyolojik damlası. Tıkalı burunla uçak yolculuğu, kulakların tıkanması açısından kabustur, o yüzden yolculuk esnasında bebeğinizin burnunun tıkanmasına engel olmaya çalışın.)
Dönüşümüz tam Ege'nin sabah uykusu saatine denk geldiği için kalkışta içirdiğim sütün ardından kucağımda uyuyakaldı. İniş yaptıktan sonra da uyandı.
Hava değişimi ve tabii benim hep yanında olmam, düzeninin bozulmaması ve sürekli onunla oynamamız Ege'ye yaradı sanırım. Uykusunu çok güzel uyudu, uzun saatler boyunca. Ayrıca öğünlerinde, her zaman yediğinden daha fazla yedi. Gerçi ilk gün bir kez salon halısının ortasına, bir kez de mutfağa kusarak imzasını bıraktı ama olsun :) Sonraki günler gayet güzel yedi. Hem kilo aldı hem boyu uzadı bence. Üstelik de çoook mutluydu. Sürekli gülücükler saçtı ve evin içinde özgürce koşturdu. Oyun oynarken bile sık sık gelip bana sarılıp gitti. Ben de çook mutlu oldum tabii :)
Becerilerine bir de şakacılığı ekledi küçük bey. Yoksa kandırmaya çalışma mı demeliydim? Bir sabah kahvaltıda, ablamın tabağındaki yumurtayı almak istedi (karnı toktu). Ablam da "o benim vermem" dedi. Ege arkasını döndü ve gitti, hiç huysuzluk-mızmızlık yapmadan. Sonra oyuncakların olduğu yere giderek bir pinpon topunu aldı eline, gülerek ablamın yanına gidip pinpon topunu tabağına bıraktı ve yumurtayı almak istedi! Biz hepimiz gülmekten öldük tabii! Bacak kadar boyuna bakmadan bir de teyzeyi kandırmaya çalışıyor cüce!
5 günde kuzeni Ateş abisiyle çok güzel oynadılar. Ateş, Ege'ye bütün oyuncaklarını verdi, hatta bir koca kutu dolusu topunu Ege'nin önüne koydu, Ege top cennetine düşmüş gibi sevindi. Hatta cennetin içine daldı! 5 gün boyunca sıkılmadan sürekli o toplarla oynadı.
Ateş Ege'yi hiç kıskanmadı ve Ege de onu çok sevdi. Gidip gidip Ateş'e sarıldı hatta öptü. E çocuklar çocukları daha çok seviyorlar doğrusu. Aralarında 8 yaş var ama büyüdükçe bu yaş farkı gittikçe azalacaktır anlaşmaları açısından. İki yetişkin olduklarında ise arkadaş gibi olacaklarına eminim :)
Bir gün de, Ateş abisinin saçlarını kestirmeye gittiğimizde, baktım ki bebeklere göre oyuncaklı koltuklu bir bölümleri var, belki durur ümidiyle önüne gelen (hatta artık gözüne giren) saçlarını kestirelim dedim. Ama o kadar kıpır kıpır ki, ne yapsak da 1 dakika bile durmadı. Hep hareket halinde olduğundan saçları da yamuk kesildi ama oğlumun ilk gerçek berber tecrübesiydi.
Tatil olunca ve güzel geçince, zaman hemencecik geçiveriyor. 5 gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Umarım en kısa sürede tekrar görüşürüz ve yine birlikte çook güzel zamanlar geçiririz. Gurbetlik çok zor valla :(
Oh ne güzel anne oğul tatil yapmışsınız, çok özendim. Daha nice tatiller yaparsınız inşallah
YanıtlaSilAmin! Teşekkürler :) Darısı başınıza diyeyim o zaman ;)
Sil