Lilypie Fourth Birthday tickers

24 Şubat 2015 Salı

El Ayak Ağız Hastalığı


Geçenlerde hani Ege'nin zırt pırt kustuğundan bahseden bir yazı yazmıştım. Ondan birkaç gün sonra, bir akşam, yemeğini yedirmek için yine oturttum mama sandalyesine ve öncelikle bir kaşık yoğurt verdim. Yoğurdu sevdiği için genelde açılışı yoğurtla yapıyorum. Ama yoğurdu bile öğürünce kızdım, "eee Ege ama yaa insaf, yoğurt bu bee! Bunda ne buldun öğürecek?" dedim çocuğa.  Valla dedim  :( Üzgünüm :(
Sonra ben başka bir lokma daha veremeden, fışkırtarak kustu. Ama ne kusmak! Sonra da başladı deli gibi ağlamaya. Neredeyse 1,5 yıllık çocuğum, ne zaman ne için ağladığını artık anlayabiliyorum tabii. Canı acıyor, bu onun ağlaması. Gözlerinden pıtır pıtır yaşlar dökülüveriyor.

Birden neye uğradığımı şaşırdım. Ne yapacağımı bilemedim, hemen aldım kucağıma, bir baktım aaa çocuk yanıyor! O dakikaya kadar birşeyi yoktu halbuki koşup oynamıştı. Hemen üstünü başını soydum. Elini yüzünü yıkadım, su içirmek istedim. Kustu sonuçta, ağzını boğazını o kötü tattan arındırır, midesini yatıştırır, iyi gelir yani bir yudum su. Ben hep içerim öyle zamanlarda. Ege'ye de hep veririm, hep içer 1-2 yudum. O akşam içmedi. Kesinlikle bir yudum dahi içiremedim. Biberonu ağzına bile almadı diliyle ittirdi. Şaşırdım ama bişey de yapmadım. (Meğer boğazı acıyormuş çocuğun, kusunca da o asitli sıvı boğazını daha çok yakmış, canı acımış, ondan öyle çok ağlamış. Tabii ben bunu o anda bilmiyordum.)

Neyse, her zaman yaptığım gibi biraz bekleyim, belki sonra yoğurt yemek ister dedim. Ama yok, çocuk susmuyor. Sürekli olarak ağlıyor. Ateşi de yükselmeye devam ediyor. 38,5'larda, bir artıyor hemen ılık duşa sokuyorum, düşer gibi oluyor, sonra bir daha artıyor. Arada yine fışkırtarak kusuyor. Bu esnada sakinleşmeden de ağlamaya devam ediyor. Televizyon açtık, susmadı, bilgisayarda sevdiği birkaç şarkı var onları açtık yok susmadı. Oyuncaklar, kitaplar, yok yok...Bu sırada bir ölçek .al.ol verdim. Allahtan onu kusmadı. Yarım saat sonra da kucağımda ateşi azıcık düşmüş ve perperişan halde sızdı. Ama maalesef bu, sabaha kadar deliksiz bir uyku olmayacaktı. Sabaha kadar 4 kez kustu.

İlk defa bu kadar kötü olduğu için epey panikledim açıkçası. Ertesi günü işe gitmedim, bebeğimi o şekilde bırakıp nasıl gideyim? Zaten sadece benim kucağımda biraz sakinleşiyor, sadece benimle koyun koyuna yatarsa uyuyabiliyor.

Tabii sabah ılık süt vermeye çalıştım biraz. Birazını içebildi yavrum. Ateşi hafif düşer gibi olmuş ama hala var. Bir yandan da karnı acıkmış herhalde, mamaa diyor, ne yapsam ne etsem, hadi kusmasın ama gıdalı bişeyler girsin boğazından dedim, labne peynirine haşlanmış yumurta sarısını ezip karıştırdım, az da süt ekledim, bayağı sıvı şekilde, çorba gibi onu içirdim, içti. Yazık biraz doyunca enerjisi arttı tabii. Ama yine de kötü, iyileşmiş değil. Odasında, salonda, mutfakta her yerde yanımda kaldı. Kedi gibiydi, hiç ayrılmadı yanımdan. Normalde hiç böyle olmadığından şaşırdım. Ama hasta çocuk anneden başkasını istemiyor işte. Babası çok eğlenceli olduğu için benim kucağımdan ona atlar, onda durur da benim kucağımda pek durmaz. Ama canı sıkkınsa, yorgunsa, uykusu varsa, canı yanıyorsa (düşmüşse, diş çıkarıyorsa veya bir ağrısı sızısı varsa) özellikle de hastaysa mutlaka ama mutlaka beni istiyor.

O gün doktora gidinceye kadar, her bulduğu yere kafasını koydu yattı. Ege normalde çok çok hareketli bir çocuktur, tek bir saniye bile yerinde durmaz, hep kıpır kıpırdır. Bu denlisi, sanırım ilk defa olduğu için ne kadar ağır hasta olduğuna işaretti. Öğle yemeği olarak bir kase yoğurt yedi. Öğleden sonra (grip olduğunu zannettiğim için vitamin olsun diye verdiğim) portakal suyunu da bir güzel kusup ağlama ve ateş yükselmesine devam etti. Ateşi her yükseldiğinde ılık duşa soktum. Akşam sadece kefir içebildi.

Doktor randevumuz akşam üzeriydi (doktorumuz bir konferanstaymış ancak akşamüzeri görebildi bizi). Durumu anlattım, hemen soydu ateşine baktı, klasik muayene ve kulaklarına boğazına baktı. Tabii Ege bu sırada çoook ağladı. Ama onu susturmaya çalışmaktan çok, doktorun iyice görebilmesini sağlamaya çalıştık babasıyla. Doktorumuz boğazına bakar bakmaz anladı ve "aft...." gibi bir hastalık adı söyledi (Birkaç kez daha sordum ama gerçekten latincesini anlamadım ve hatırlamıyorum). "Poposunda döküntüler başladı mı?" dedi. Doktora gitmeden hemen önce altını değiştirdiğim için görmüştüm, evet birkaç tane kırmızı döküntü vardı ama önemsememiştim çünkü Ege hasta olunca hep pişik de olur. Egzama olmasından ötürü cildi ekstra hassas böyle durumlarda. Dr hemen altını açtı ve "evet döküntüler başlamış, bütün vücudunda bu döküntülerden olabilir, el ve ayaklarında olabilir, ağzındaki yaralar diline ve diş etlerine kadar yayılabilir, hatta dişetleri kanayabilir, korkmayın bunlar olağandır geçecektir" dedi. Hemen bir kültür testi yapıldı boğazından, her ihtimale karşı ve ilaç vermeden bizi eve gönderdi.

Doktorumuzu seviyorum, gerçekten çok mecbur olmadıkça ilaç verme yanlısı değil. Genelde şöyle yapar, ilacı reçete eder ve "durumu şu şu şu şekle gelirse, ateşi şunun üzerine çıkar ve şu kadar saat inmezse, şöyle olursa böyle olursa bu ilaçtan verin" der. O şartları da birkaç kere tekrar eder ki unutmayım. Bunlardan birisi olursa beni arayın ilacı verip vermeyeceğimize karar verelim, der. Bu sefer de .bu.en yazdı ve ".al.ol bu tip inatçı ve yüksek ateşte etkili olmaz, eğer bu gece yine ateşi düşmezse .bu.en verin" dedi. O kadar. O akşam 1 ölçek vermek durumunda kaldık. Neyse ki kusmadı.

Ertesi akşam, kültür sonuçları gelmişti ve Ege'nin hastalığının bakteri ile alakalı bir hastalık olmadığı, el ayak ağız hastalığı olduğu kesinleşti. Bu yüzden antibiyotik vermeyeceğini, hiç ilaç içmeden sadece bol bol sıvı gıda alarak bu günleri geçireceğimizi söyledi doktorumuz.

Bu hastalıkta çocuk, acıksa ve yemek yemek istese bile, boğazındaki ve ağzındaki yaralardan ötürü yemek falan yiyemiyor. Siz siz olun zorlamayın. Benim bilmeden yaptığım gibi yaralarını acıtıcı, asit içerikli meyveler (portakal, mandalina, limon ve diğer c vitaminli meyveler) vermeyin. Kesinlikle ama kesinlikle hiçbir şekilde sıcak gıda vermeyin. Katı gıda vermeyin, yalnızca sıvı beslenecek. Vereceğiniz her gıda soğuk olacak. Oda sıcaklığında da olabilir elbette ama doktorumuz bilhassa dolaptan çıkmış kefir/ayran vs vermemizi önerdi, soğuk yaralarının acısını hafifletir iyi gelirmiş. Neyse ki Ege dolaptan çıkmış yoğurt ve kefir içmeye çok alışkın. Ben ilk günden beri öyle alıştırdım. O yüzden zor olmadı, hatta severek soğuk soğuk içti kefiri, sütü ve yoğurdu. Zaten başkaca da pek bişey yiyemedi.

Hastalık boyunca sabah kahvaltıları için, labne peynire yumurta sarısını karıştırıp az sütle sıvılaştırıp verdik (en azından proteinini almış oldu, güç kuvvet oldu, iyileşmesini hızlandırdı gıda alması). Öğlen ve akşam yemekleri için de hep çorba yapıp blender'dan geçirdim. Oda sıcaklığında iken verdim. Ayrıca sık sık yoğurt ve kefir verdim soğuk olarak. Bir de su içirmeye çalıştım ama nedense suya karşı tepkili oldu. Ben de bol bol süt içirdim, neyse ki onu içti.

2,5 gün süren inatçı yüksek ateşten sonra neredeyse tüm vücudunda döküntüler oldu, en çok da bacaklarında ve poposunda. Ayrıca ayak tabanları ve el ayasındaki, özellikle tırnaklara yakın bölgelerde derisi soyuldu, pul pul oldu. Doktorumuz en az 10-15 gün sürer bu hastalık dediği için telaş etmedik. Ama çocuğum perişan oldu doğrusu. Bir hafta neredeyse tamamen sıvı beslendi. Bir haftanın sonunda biraz püre kıvamında yiyebilmeye başladı. Şu anda hala püre kıvamında yiyor ve el ve ayaklarındaki soyulmalar geçmedi. Kırmızı döküntüler kayboldu ama izleri hala duruyor maalesef. Umarım bu izler kalıcı değildir de geçer. Bütün bacakları, kolları ve poposunda var bu izlerden.

Bu hastalık daha çok kreş çocuklarında görülürmüş. Doktor Ege'nin boğazında bakıp da anlayınca hemen "kreşe mi verdiniz bu kadarcık çocuğu!" diye bi kızdı önce. Yok dedim vermedik, kreşe giden ve ailesinin 'hafif ateşi olduğunu ama hasta olmadığını' söyledikleri bir misafirimiz gelmişti 3 gün önce. "Tamam" dedi, "ondan kapmıştır. Başka bir ihtimali yok zaten." Bu hastalığa sebep olan virüsün kuluçka süresi 3-7 günmüş, bu kadar süre zarfında ortaya çıkabilirmiş, nitekim Ege'ninki 4.günde patladı.

Keşke bebekler, çocuklar hiç hasta olmasalar ama maalesef oluyorlar işte. Bu durumun tek iyi yanı ise, bağışıklıklarını bu şekilde güçlendiriyor olmaları. Şimdi olmasa kreşte kesin olacaktı. En azından umarım bu hastalık için bağışıklık kazanmıştır.

İnsan anne olunca görüyor, insan yavrusu ne kadar da zor büyüyormuş!

10 yorum:

  1. okurken içim gitti çok çok üzüldüm :(( dilerim son olsun rahatsızlığı... ve korktum Kubilay kreşe gittiği için :(
    yavrularımız hasta olunca ömrümüzden ömür gidiyor :((

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler Aslı'cım. Öyle valla, çocuklar hasta olmasın :( Hani bi Türk filmi vardı, komedi, anne sürekli "onun başına gelmesin benim gelsin, ona vurmayın bana vurun, ona olmasın bana olsun" diyordu da gülüyorduk. Vallahi de billahi de insan öyle hissediyor anne olunca, değil mi?

    YanıtlaSil
  3. seninle konusana kadar icim gitti..vallahi bak arin hasta olmus gibi uzuldum..ah oglum ya hasta olmayin siz ya..gecmis olsun adasim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar benimde 23 aylık bir kızım var Karşıyaka da oturuyorum ve doktor arayisindayim.Mahsuru yoksa doktorunuzun adını ogrenebilirmiyim?

      Sil
    2. Merhaba bizim doktorumuz Serdar Altınöz park poliklinikte. Tavsiye ederim.

      Sil
    3. Merhaba bizim doktorumuz Serdar Altınöz park poliklinikte. Tavsiye ederim.

      Sil
  4. Gecmis olsun Ege :( Umarim kasinmiyordur o noktalar ay yavrum yaaaa..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Cerencim, yok allahtan kaşınmıyordu. Az az izleri kaldı sadece, hastalık tamamen bitti. İnşallah izler de kalıcı olmaz.

      Sil
  5. Aynen 2.5 gün süren ateşle birlikte döküntüler çıktı, elinde ve ayağında olduğunu görünce hemen şüphelenip araştırdım ki doğru tahmin etmişim. Maalesef kreşin ilk yılı ve bu hastalıklar bağışıklık sisteminin hareketlenmesi için hiç hasta olmamasından daha iyi. Boğazındaki koca aftları görünce içim gitmedi değil, keşke hiç hasta olmasalar, böyle yorulmasalar ama Allah daha beter hastalık vermesin, bunlar gelip geçsin diye teselli oluyor insan. Verdiğin öneriler için teşekkür ederim, sıvı gıda ve vitamin olsun diye yedirmeye zorlamamak lazım, bizim doktorumuz söylemedi bunları.
    Gelmiş geçmiş olsun şimdiden, bu kış bulaşıcı bebe hastalıkları ile çok işim olacak gibi :(

    YanıtlaSil