Lilypie Fourth Birthday tickers

27 Mart 2013 Çarşamba

Gebelik Günlüğü, 23.Hafta


Bu haftalarda çok fazla farklı birşey olmuyor. Normal hayatıma devam ediyorum. Pantolonum hariç eski normal kıyafetlerimi giymeye devam ediyorum. Henüz göbeğim, ağırlığını taşıyamayacağım kadar büyük değil. Pelvis ağrılarım da ilk günlere göre daha hafifledi. Farklı olarak az da olsa tatlı yemeye başladım. Çok ağır tatlıları yine yiyemiyorum ama dondurma son günlerdeki favorim. Ne de olsa tatlıyı normalde çook seven bir insanım, haliyle bazen canım çekmiyor değil. Ama 24. ya da 25. hafta içinde şeker yükleme testi yaptıracağım için aslında çok da yememem lazım. Zaten yeterince çok pirinç pilavı ve patates yiyorum :( 23 hafta boyunca tatlı yemeyip de tam test yaptıracağım günlerde tatlıya yüklenmemeliyim.

22 Mart 2013 Cuma

Gebelik Günlüğü, 22.Hafta

Bu hafta yine doktor kontrolümüz vardı. 6.haftamızdan beri her 2 haftada 1 doktora gidiyoruz. Güzel güzel muayene oluyoruz ve ultrasondan bebişe bakıyoruz. Kimileri bu kadar sık ultrasona girmenin bir sakıncası yok mu diyor ama araştırdığım kadarıyla bu ultrasonların kanıtlanmış bir zararı bulunamamış. Sanırım doktorumuz da, bazı diğer doktorlar gibi fayda-zarar önceliğine göre hareket ediyor. Yani “ya bir zararı varsa?” bilinmezine teslim olmaktansa, bebeği ultrasonda sık sık ve detaylıca görmemenin getirebileceği problemler (herhangi bir problemi zamanında görmeme-atlama gibi) öncelik kazanıyor ve bebeği sık sık görmek istiyor. Her seferinde (sanki 20.haftadaymışız gibi),

15 Mart 2013 Cuma

Doğum izni hakkımızı istiyoruz!

Haftalardır, çıkacağı söylenen yasayı bekliyorum. Belirli aralıklarla internetten yasa çıkmış mı diye bakıyorum. (Televizyonda haber izlemiyorum, genelde sinirlerimi bozuyor çünkü, o yüzden internetten bakmak durumunda kalıyorum.) O kadar uzattılar ki bu meseleyi, artık gerçekten pek çok anne adayı/yeni anne, bu konuyu araştırmaktan sıkıldı. Herkes aynı görüşte: “Milletvekilleri, söz konusu kendi maaş artışları olsaydı 1 gecede yasayı çıkarırlardı!” 

Peki ya babalar?

Biliyoruz, anneler kaç tane çocuk doğururlarsa doğursunlar, hepsini aynı şekilde, aynı çoklukta, aynı canını verircesine severler. Daha bir sonraki çocuk yoldayken “acaba yoldakini de eldeki kadar çok sever miyim” endişesi bile bunun bir göstergesidir. 10 çocuğu olsa bir annenin, 10’una da canını seve seve verir. 10’unun da parmağı kanasa, etinden et kopmuşçasına canı acır. Peki ya babalar?

Bebeğime ilk mektup...

Canım bebeğim!

Biliyor musun, seni yaşamdaki ilk gününden beri seviyorum. Daha varlığını benden başka kimse bilmezkenden beri. Bilim bile. Ne test, ne doktor, hiç birine gitmeden önce ben biliyordum senin orada olduğunu, içimde hayat bulduğunu, var olduğunu. O zamandan beri seviyorum seni. Çok seviyorum hem de. Bu dünyada seni ömrün boyunca en çok ama en çok sevecek kişi benim. Bu hep böyle olacak. 

Gebelik Günlüğü, 21.Hafta

Haftaiçimiz gayet monoton ve sıradan geçti. İşe git, gel, evde de aynı. Bebiş akşamları yemekten sonra tv karşısında pineklerken daha çok kımıldıyor. Gündüzleri ya o pek hareket etmiyor uyuyor ya da ben işe daldığım için pek hissetmiyorum, bilmiyorum.

Yalnız bu hafta pelvis kemiklerimde bir ağrı peydah oldu. Aslında vücudumuz gerçekten çok ilginç ve insan farkettikçe şaşırıyor.

Gebelik Günlüğü, 20.Hafta

Bu hafta başında detaylı ultrason taramamız vardı. Doktorumuz kendisi baktı, başka doktora yönlendirmedi. Ben de kendisine güvendiğim için içim rahat bir şekilde kabul ettim. Çünkü zaten ilk muayeneden beri o hafta hangi organların gelişmiş olması gerekiyorsa en ince detayına kadar bakıyordu. Bu hafta da aynı şekilde kalbe, damarlara, beyine ve tüm kemiklere baktı, ölçümlerini aldı ve herşeyin yolunda gittiğini söyledi. Bebişin boyu 21 cm ve ağırlığı 333 gram olmuş. Kafa ve kemik ölçümlerine göre hep 1 hafta filan ilerde çıktı. Biraz önden gidiyoruz yani. 

Gebelik Günlüğü, 19.Hafta





Bu hafta Nisan bana pek düşkündü. Üstelik son zamanlarda (hatta gebelikten itibaren diyebilirim, epey olmuş yani) onunla hiç oyun oynamama rağmen. İlk zamanlarımda işten gelip direk yattığımda, midem bulanırken, bir şey yiyemezken hemen yanıma geliyor, “Peloş, hasta mısın?” diye üzüntüyle soruyor ve midemden dolayı yattığımı öğrenince de sarılıp “ama hasta olmaaaa” diyordu. Hiç üstüme gelmedi neden oyun oynamıyorsun benimle diye. Babasıyla zaten cılkını çıkarıyorlar işin :) E bir de bilgisayar ve ipad sağolsun tabii. Bu hafta ise belki de göbeğimin büyümesiyle birlikte daha bir düşkün oldu,

Gebelik Günlüğü, 18.Hafta

Bu hafta yine doktor kontrolümüz vardı. Hala bebişin hareketlerini karnımda hissedemediğim için 2 haftada bir görmeye devam ediyoruz. Bu hafta 19 cm olmuş bizim ufaklık. Ağırlığı da tam 204 gr. Doktor, normale göre daha ilerde gidiyor şimdilik, gelişiminden memnunum, dedi. Böylece de gebelik başından itibaren almış olduğum sadece ve sadece 1 kiloya takılmadı. Şu an itibariyle 50,6 kiloyum (ömrümde bir ilk!). (Gerçi bir ara kilo vermiş olduğum için aslında daha çok almışım ama tabii gebelik başlangıcı sayılıyor.)

Gebelik Günlüğü, 17.Hafta

Bu hafta pazartesi günü şirketimizin zorunlu kıldığı sağlık taramasından geçmek üzere organize sanayinin polikliniğine gittim. Tabii gitmeden önce şirket doktoruna uğradım ve doktor bana hangi testleri yaptırmam gerektiği, hangilerinden gebelikten ötürü muaf olduğumu gösterir bir liste verdi. O listeyle birlikte polikliniğe gittim ve odyometri testine girdim, sol kulağım sağa göre daha az duyuyor! (Hemşire bir şey söylemedi ama ben daha az duyduğumu hissettim). Hemogram yaptırdım, demir oranım 9,7 çıktı. Önceki yaptırdığımda 10,5 çıkmıştı ve doktorum sınırdasın ama bu değer daha da azalacak demişti zaten. Demir hapını almayı 20.haftaya kadar bekletmeyim en iyisi. Bir de tetanos aşısının ilk dozunu yaptırarak sağlık taramamı bitirdim. 1 ay sonra ikinci dozu, ondan 5 ay sonra da üçüncü ve son dozu vurdurmam gerektiğini söylediler. Doktorum ikinci dozdan bahsetti ama üçüncü dozdan bahsetmemişti. Onun zamanı geldiğinde yeni doğum yapmış ve emziriyor olacağım. Vurdurmam ne kadar doğru olur acaba bilmiyorum, bunu nasıl olsa doktorum söyleyecektir. Akciğer röntgeni ve EKG gibi diğer testlere girmedim tabii ki.

Bu hafta beslenmeme daha dikkat ettim. Haftada 2 akşam balık yedim, diğer zamanlarda da mutlaka etli sebze yemekleri. Öğün aralarında yoğurt ve meyve. Biraz da tahin-pekmez. Demir oranım düşük çıkınca Tolga tahin-pekmez almış, dayadı bana :)

Bebişim iyice büyüdüğünden olsa gerek, göbiş de iyice büyüdü. Bu hafta resmi olarak ilk hamile kıyafetimi aldım. Ayarlı beli olan ve hafif bir kot pantolon aldım. Muhtemelen iyice sıcaklar başlayıncaya kadar rahat giyerim. Çünkü şu an belini epey sıkıyorum ancak oluyor. Ama acayip rahat ettim, iyi ki almışım :)

17.hafta doldu ben hala bebişin hareketlerini hissedemedim. Belki 18. haftada hissederim diye heyecanla bekliyorum. 18.haftada doktor kontrolümüz var. Sanırım yine kilo almadım :( Ben güzel beslendiğimi düşünüyorum, o yüzden kilo olayını dert etmiyorum (zaten hiçbir zaman kolay kilo alabilen bir insan olmadım) ama umarım doktor da öyle düşünür. Hala çok enerjik bir havam yok ama önceki haftalardaki kadar da uyuşuk değildim bu hafta. Hatta Perşembe akşamı şirketin eğlencesine bile gittim. Dans bile ettik oğluşumla ve hatta tumba çaldık biraz :) Cumartesi de çarşı gezdim yağmurlu havaya rağmen. Benim için fena aktiviteler değil bunlar. Bakalım 18.haftada nasıl olacağım?

Gebelik Günlüğü, 16.Hafta

Bu hafta doktor kontrolümüz vardı. Çok şükür yine çok güzel geçti. Herşey yolundaymış. Bebişimiz büyümüş, tam boyu 16 cm, ağırlığı 135 gram olmuş. Doktorumuz 2 hafta önce yapılan ikili testin sonuçlarını detaylıca anlattı ve ikiliye göre nispeten daha az hassas olan üçlü ve dörtlü testler ile yüksek risk içeren amniyosentezi yaptırmaya gerek duymadığını, fakat biz ille de yapılsın dersek riskleri bize ait olmak üzere yapılabileceğini söyledi. Ben de bu kadar titiz bir doktor bile gerek yok diyorsa gerek yoktur diye düşünüp “hayır yaptırmayalım” dedim. Zaten amniyosentez düşük riski taşıyan bir test şekli ve gerçekten gerek görülmedikçe yaptırılması gereksiz riskli. Ablamla da konuştuk, doğru karar verdiğimi vicdanen onaylatmak için ona da soruyorum herşeyi, o da ileriki haftalarda çok detaylı bir ultrason muayenesi daha olacağını, amniyosentezin %98 olasılıkla, bu detaylı ultrasonun da %90 olasılıkla sonuç verdiğini, yani sonuçların birbirine çok yakın olduğu için amniyosenteze gerek olmadığını söyledi. Üçlü ve dörtlü testler ise risksiz ama zaten hassasiyeti ikili teste göre daha azmış. Yani onları yaptırmaya da gerek yok.

Doktorum tetanoz aşısı yaptırmam gerektiğini, demir hapını almayı ise dilersem 20.haftaya kadar erteleyebileceğimi söyledi. Hala ara ara mide bulantılarım olduğu için biraz ertelemeye karar verdim ben de. Tetanoz aşısını ise şirket sorumlusu (iş güvenliği-işçi sağlığı) ile görüştüm ve şirket üstlenecek. Organize sanayinin polikliniğinde yaptıracağım.

Ayrıca göbeğime bir şeyler sürmeye başlamamı söyledi ama ben zaten badem yağını kullanıyorum. Bir de ben bebeğin hareketlerini hissetmeye başlayana kadar 2 haftada 1 görmeye devam edeceğini, hissetmeye başladıktan sonra ise 3-4 haftada 1 sıklığa düşüreceğimizi söyledi.

Pazar günü başlayan ve pazartesi-salı da devam eden, tıkanıklıkla birlikte bir burun akıntım vardı ve sağ gözüm çook akıyordu. Onun dışında kendimi çok iyi hissediyordum. Bunları söyleyince yarım alerji hapını almamı eğer alerji ise geçeceğini, değil ise yarım sabah, yarım akşam olmak üzere günde bir doz thylolhot almamı söyledi. 2 yarım alerji hapından sonra burun ve göz akıntım normale döndü, demek ki alerjiymiş, grip olmadığıma çok sevindim.

Doktorumuzu sevmeye başladım, ilk günlerdeki o sert ve olumsuz yapısı kayboldu, gayet yumuşak ve sevecen davranmaya başladı. Hala riskleri bir bir sıralıyor tabii. E ama o da görevi, ne yapsın?

Bu hafta nihayet 1 kilo almışım, doktordan azar işitmedim :) Fakat hamileliğe başladığım kilodan 1 kilo değil, bir ara kilo vermiştim işte o kilonun üzerine 1 kilo almışım. Yani başlangıç kilomun üzerinde sadece 300 gr eklemişim. Olsun bu da bir şeydir.

2.trimester’a girmiş olmama rağmen o enerjik hal bana henüz uğramadı. Aksine son derece yorgun ve uykulu hissediyorum hala kendimi. Her bulduğum fırsatta uyuyorum. Hafta sonumu evden hiç çıkmadan ve neredeyse sürekli uyuyarak geçirdim. Bakalım önümüzdeki hafta düzelecek miyim?

8 Mart 2013 Cuma

Gebelik Günlüğü, 15.Hafta

Bu hafta itibariyle muhtemelen 10 cm’lik boyuta ulaşmış olan mini mini bebişimizi artık fıstıkmış fındıkmış benzetmiyoruz. Artık kendisi nev-i şahsına münhasır bir küçük beyefendi.

Bu hafta, kuzenimiz Güneş’in taa Amerika’lardan kendisi için alınmış olan yazlık çıtçıtlı body’sini kargolamasıyla başladı. Şimdiye kadar oto koltuğu, beşik, park yatak ve son olarak kendime süt pompası bakmaktan öte gitmemiş “internet gezintilerim” böylece bilimum kampanyalı alışveriş sitelerinde bebek kıyafetleri bakmaya yöneldi. Ama kendimi tuttum ve hiçbir şey almadım. Aslında alırdım ama bende şöyle bir özellik var, nedense kendim için de hiçbir zaman internetten alışveriş yapamıyorum. İlla üstümde nasıl durduğunu, kumaşını vs görücem. E şimdi konu hassas bir bebecik olduğu için daha önemli oldu, illa ki dokusunu elleyip kendim görmem lazım, gerçekten pamuklu mu, naylon mu, sert mi, yumuşak mı, yakası rahat mı, lastiği sıkar mı vs. Bir de henüz çok çok ama çok tecrübesiz olduğum için saçma sapan şeyler almaktan korkuyorum. Mesela süper sevimli çoraplar gördüm ama boyut/beden bir şey anlamadığım için yanaşamadım. Ya da yeni doğan bebek üşür mü acaba ilk ay için kısa kollu body mi alsam, yoksa terler mi o da bizim gibi normal bir insan evladı mı olur, kolsuz askılı body’ler mi alsam hiiç bilemedim. Hastane çıkışı diye bir takım setler var çok sevimli şeyler, şapkasıyla eldiveniyle bilmem ne…İnternette blog dünyasının sevgili anneleri “yeni doğan bebeklerin başı üşür mutlaka şapka takın” diyorlar ama ben temmuzun göbeğinde hem de İzmir’de doğacak bir bebek nasıl üşüyebilir hayal edemiyorum mesela. E kolsuz giydirsem, çorapsız filan cıbıl cıbıl dolaştırsam çocuğu acaba üşütürmüyüm diye de bir vicdan sızlaması da olmadı değil. Dolayısıyla bu konuyu da vakti zamanı gelince düşünmek üzere ertelemeye karar verdim. Aslında ertelemek değil yaptığım, gerçek zamanına bırakmak. Ben yapım gereği sabırsızlık edip önden gitmeye çalışıyorum, sonra beceremeyip oturuyorum oturduğum yerde.

Bu hafta itibariyle sanırım geçen haftalarda vermiş olduğum kiloyu geri aldım ama hala ilk hamilelik kilomun üzerine bir tık ekleyemedim. Her zamanki gibi yiyorum. Ekstra bir “iki kişilik yeme” durumum söz konusu değil. Hem hiçbir zaman hayata bakışım o şekilde olmadığı için (hep yaşamak için yiyenlerden oldum, en sevdiğim yemeği bile doyacak kadar yiyebildim, doyduktan sonra zevk için bir lokma dahi fazladan yiyebilmeyi becerememiş birisiyim), hem de az ve sık yeme beni en rahat ettiren formül, çook acıktığımda bile azıcık yiyince hemen doyuyorum ve fazlasını mide almıyor, ve mesajını çok net iletiyor bana, bulanarak! Ben de zorlamıyorum tabii. Böyle olunca kilo da alamıyorum. Doktorumuz mide bulantıların tamamen geçince demir hapına başlayacaksın dedi ama bu sebeple hala başlayamadım. Acele de etmedim çünkü aslında mevcut değerim sınırın içinde. Fakat alt sınıra yakın olduğu için ileriki zamanlarda bebek benim demir depolarımdan çektiği için sınırın altına düşersem diye verdi doktor. Henüz düşmemiştir sınırdan diye tahmin ediyorum. Elevit içmeye devam ediyorum. Kompleks güzel bir vitamin. Ağustos ayında almaya başladığım folik asiti 2 hafta önce bırakmıştım.

Hala yorgunluğum ve uyku isteğim geçmiş değil, hele haftasonları, yani fırsatım varken, sabahları daha geç uyanıyorum ve öğleden sonra mutlaka bir öğle uykusu uyuyorum. Bir süredir geceleri deliksiz uyuyamıyorum yalnız, sürekli uykum bölünüyor. Gecenin 3’ünde 4’ünde uyanıp cin gibi oluyorum, sanki o an kalk işe git deseler gidebileceğim, o denli uykumu almış hissediyorum. Ama tabii, “sabah 6.30’a kadar vaktin var, saçmalama” deyip zorla tekrar uyuyorum. Neyse, alıştırma olacak nasıl olsa bunlar, bölük pörçük uyumaya alışmalıyım.

Cumartesi sabah komik (yoksa traji-komik mi demeliyim?) bir rüya ile uyandım. Rüyamda bebek doğmuş 3 günlük ve ev inanılmaz kalabalık. Hatta öyle ki, Tolga’nın bir arkadaşı bile çocuğuyla birlikte bizde kalıyormuş (ne alakaysa?). Ben uyurken bunlar bir grup insan, Tolga, arkadaşı, hatta sanırım babaanneler filan da, tam hatırlamıyorum şimdi grubu, bebeği de alıp dışarı çıkıyorlar. Bir yerde yemek yiyorlar ve o sırada bebeğin de ağzına 1-2 tane olarak pul biber koyuyorlar. Tabii eve geliyorlar ve bebek çığlık kıyamet ağlıyor. Ben hepsine nasıl çıkışıyorum, nasıl kıyameti koparıyorum, ortalığı resmen birbirine katıyorum, “ 3 günlük bebeğe pul biber verilir miiii, bu nasıl bir manyaklıktııır, hiç mi kafanız çalışmıyooor” diye. Ve de Tolga’nın arkadaşını ve diğerlerini evden kovuyorum. Onlar gidince bebeği alıp bir güzel emziriyorum. Hatta “en son hangisinden vermiştim yaa” diyip hatırlayamayıp her iki göğsümden birden emziriyorum da susuyor yavrucak. Cumartesi günü kızlarla kahvaltıda buluşmuştuk ve bu rüyamı anlatınca hepsi birden “hııı, biz senin nasıl bir anne olacağını anladık, tamam, senin bebeğine yaklaşmayız” dediler :) O kadar manyak bir anne mi olacağım acaba? Ama canım, birisi de bebeğime “aptallık” sonucu zarar vermeye kalkarsa ben ne yapabilirim ki? Elbette o kişiye cehennemi yaşatırım :)

16.haftamızda yine doktor kontrolümüz var. Bakalım yeni haberler ne olacak?...

Gebelik Günlüğü, 14.Hafta

Bu haftanın ilk günü doktor randevumuzda bebişimizin cinsiyetini öğrenmiştik. Fakat ben 14.hafta yazısını bekleyemeden geçen hafta olanları yazdım. Tabii heyecandan bazı şeyleri atlamışım, şimdi de onları yazayım.

Bir kere beni en şaşırtan şey (meğer bu hafta için normalmiş ama ben bilmiyordum), bebeğin parmağını ağzında görmemdi. Şaşkınlıkla doktora “parmağını mı emiyor o?” diye sordum, evet dedi doktor. Demek daha bu haftalarda başlıyor emme içgüdüsü. Çok güzel bir görüntüydü. Böyle şeyler gördükçe insan daha bir sabırsızlanıyor doğrusu kucağına almak için. Ama sabırla hamileliğin tadını çıkarmam lazım ve çıkarıcam da. Bir de doktor teyzesi kesitler halinde kendisinin vücut ölçülerine bakmaya çalışırken hıçkırık tuttu yazık. Hoplayıp durdu içerde J Tabii bütün bu parmak emme, hıçkırık, zıplamalar filan refleksmiş. Boyu uzamış büyümüş bebiş. Baş-popo mesafesi 7,1 cm idi, bu durumda tam boy herhalde 9 cm civarındadır.

Oğlumuz olacağını öğrenince özellikle Tolga’nın ailesinde bu büyük olay oldu. Zaten bir kız torunları olduğu için sanırım, hepsi erkek istiyormuş meğerse, bayram yaptılar resmen. Çığlıklar, konfetiler, havai fişekler patladı neredeyse. Haftasonu gittiğimizde de bir ilgi bir ilgi J Ben durumdan memnunum, oğlan anası olarak prenses veya kraliçe diyelim, olmaktan memnunum. Gerçi kız olsaydı da bana farketmeyecekti çünkü ben kendimi kraliçe gibi hissediyordum zaten. Ama onlar daha bir memnun oldular sanki. Tolga’nın kardeşi çocuğu doğunca bizden alıp sokak oyunları, futbol ve at yarışları ile büyüttükten sonra 16 yaşında bize teslim edeceğini söyledi. Kız arkadaşı ise, “Hayallerine kavuştu, başından beri erkek istiyordu, onu çok mutlu ettiniz” dedi. Böyle olunca Tolga çok şaşırdı ve “bu oğlanın meraklısı çokmuş, kolay büyüyecek sanki” diye rahatladı biraz.

İlk hamile olduğumu öğrendiğimizde erkek olursa Doru deyip geçivermiştik bir çırpıda. Kız isimlerine haftalarca kafa yormuştuk. Sonra bebişin kız olmadığını öğrenince ben duramayıp başka başka bir sürü isim araştırdım, hatta çevreme sordum, herkes önerilerde bulundu. Böyle olunca kafamız iyice karıştı ve isim bulma konusunu bir süreliğine erteledik. Nasıl olsa önümüzde 6 ay var.

Hamilelikle ilgili kilo almaktan vs korkmuyorum. Hatta ilk defa kilolu olacağım için merak bile ediyorum neye benzeyeceğimi. Beni korkutan bir tek şey vardı eskiden beri, o da çatlaklar. Okuduğum kadarıyla genelde soyaçekimmiş bu çatlak olayı. O yüzden anneme, ablama, doğum yapmış halalarıma sordum. Neyse ki, hiç birinde çatlak olmamış ne göğüslerinde ne göbeklerinde ne de basenlerinde. Böyle olunca biraz rahatladım ama yine de şimdiden önlem almaktan zarar çıkmaz. Birkaç hafta önce her duş sonrası ıslak halde basenlerime, göbeğime ve göğüslerime tatlı badem yağı sürmeye başladım. Bu yağ, deriyi nemlendirip esnekleştiriyormuş. Tabii etkisi azdır mutlaka ama hiç sürmemekten iyidir diye düşünüyorum. Bu şişe bitince iyi bir bitkisel krem almayı düşünüyorum. Arkadaşlarımdan birkaç marka öneren var. Bakalım birini alıcam artık.

Bu hafta bulantılarım ve mide ekşimelerim gözle görülür bir şekilde azaldı. Sadece 2 sabah, ilginç bir şekilde, akşam olmayan bulantılar sabah işe giderken serviste oldu ve beni biraz zorladı. Sanırım insanların kokuları ve şoförün kötü kullanımı da buna etki etti.

14.hafta ilk trimester’in son haftası idi ve bitti. Şimdi ikinci trimester’e, yani “hamileliğin balayı” denilen zamana geldi sıra J Bir yandan zaman yavaş geçiyor sabırsızlanıyorum diyorum ama bir yandan da hızlı geçtiğini görüyorum. Umarım bundan sonrası çok daha güzel ve kolay geçer.

Gebelik Günlüğü, 13.Hafta

Bu haftadan itibaren nispeten daha iyiyim. Artık rahatça mutfağa girip yemek yapabiliyorum hatta kocamın canının istediği soğan yahnisini bile yaptım, o kadar soğanı soy, kokusu, et kokusu vs bana mısın demedi :) Fakat iş yemeye gelince yine 2 kaşık yiyebildim o ayrı konu :) Ama soğan yahnisinin hamilelik için çok iddialı bir yemek olduğunu kabul ediyorum tabii. Onun dışında kıyma soslu makarnalar, her çeşit çorba, baklagiller, köfte, rahatça yiyebildiğim yemekler arasında. Kahvaltılarda bilumum çeşit yumurtalar. Sabahları ve gece yatmadan süt içebilmeye de başladım çok şükür. Hatta bu hafta rahatça su içebilmeye başladım, midem bulanmadan 1 bardak içebiliyorum. Ne büyük nimetmiş meğer! 2 yudum içiyor, 1 saat sonra yine 2 yudum içiyordum, ne fenaydı!

Bu hafta normalde doktor kontrolümüzün olması gerekiyordu fakat doktorumuz şehir dışında olacağından pazartesi gününe randevu alabildik. Yani tam 14.haftaya başladığımız gün. İkili testimiz yapılacağı için doktorumuz çok detaylı bir ultrason muayenesi yaptı. Bebişin bakılmadık yerini bırakmadı desem yeridir. Değerlerimizi aldık, Alsancak’a gittik kan vermeye ve akşama sonuçlarımız çıkmıştı. Doktorun asistanı aradı ve herşeyin yolunda olduğunu söylediğinde rahat bir nefes aldım.

Sürpriz haberi sona sakladım: Bu kadar detaylı ultrason muayenesi yapan doktorumuza bebeğin cinsiyetinin belli olup olmadığını sorduk. Doktor hiç tereddütsüz bir şekilde erkek bebek dedi. Böylece erken zamanda öğrenmiş bulunduk cinsiyetini. Şimdi ona göre isim düşünülecek ve ona göre alışveriş yapılacak. Tabii alışveriş aşamasına daha çook var ama olsun. Ben çok heyecanlıyım. Bu hamilelik çok heyecanlı bir şeymiş, yeni evli kuzenlere, arkadaşlara da tavsiye ediyorum her konuştuğumuzda :)

Gebelik Günlüğü, 12.Hafta

Bu hafta nispeten diğer haftalara göre daha iyiydim. Sanırım koku hassasiyetim nispeten biraz daha azaldığı için daha rahat ettim. Hem yemek yapabildim (tabii ki ağır kokulu olabilecek şeyleri değil) hem de daha iyi yiyebildim akşamları. Önceki hafta süt bile içemiyordum, bu hafta 2-3 kez süt içebildim.

Eksik kalan testlerim vardı, kan şekeri, üre ve kreatinin gibi. Bu hafta onları da yaptırıp tamamladım, sonuçlar güzel çıktı, herşey yolunda çok şükür, hiçbir problemimiz yok.

Pazar günü babaannemize gittik yine besledi bizi :) Daha önceden de pek yemek seçmediğim için herşeyi yiyebiliyorum az az ve kokusuz olmak kaydıyla, tiksindiğim bir şey yok ama ilginç gelen bir şey var ki, önceden tatlıyı çikolatayı çok seven biri olmama karşın, hamileliğimle birlikte tatlı yiyemez oldum. Kuru kayısı veya kuru incir yerken sorun yok. Ama bir lokma çikolata veya tatlı kurabiye veya benzer tatlı herhangi hazır bir gıda yediğim anda midem bulanıyor ve feci oluyorum. Aslında bu benim ve bebiş için iyi bir şey. Benim için iyi çünkü kan şekerim düşük çıktı ve umarım aynen devam eder, gebelik şekeri ile uğraşmak hiç istemiyorum. Bebiş için iyi çünkü tat alma özelliği bu haftalarda gelişirmiş ve doğunca yiyeceği şeyler ve damak zevki anne karnında şekillenmeye başlarmış. Şimdiden saçma ve gereksiz şekerlere alışmasını istemiyorum. Alışmayı bırak öğrenmesin bile. Hatta şimdiden onunla ilgili endişelerim başladı blogları okudukça. Çünkü evde anne baba vermese bile ya ağlarken susturmak için bakıcılar verebiliyormuş ya da onları kontrol altına alsak bile, anneanne, babaanne, dedeler. Hadi onları da kontrol altına aldın diyelim bu sefer, misafirler eş dost konu komşu hatta ve hatta parkta karşılaştığın diğer çocukların anneleri. Hadi az tanıdığım ve tanımadığım insanları uyarırım, gerekirse sertleşirim de hiç dert değil. Ama anne-babaları ne yapacağız? Allahtan geçen gün annemle konuşurken "sakın şimdiden tatlıya alıştırma bebeği, doğunca da hiç verme kızım" dedi bana :) Yani annemden yana korkum kalmadı benimle aynı düşünüyor. Babalar zaten söz dinleyen tipler. Şimdi sıra kayınvalidede. Umarım bebiş doğunca o da benim koyacağım kurallara uyar. Umarım sorun çıkarmaz veya ben yokken benden gizli kurallarımı bozmaz. Bir yandan bebeği küçücükken bakıcıya bırakmak zor diyorum ama sanki bakıcıyı kontrol altında tutmak daha kolay olurmuş gibi geliyor. Ailelerin geçimi ve psikolojik açıdan yani ;) Henüz bunları düşünmek için çok erken biliyorum ama ne yapayım, şimdiden aklımda bin türlü şey dolanıyor :) Artık yavaş yavaş çevremdekilere düşüncelerimi işleyeceğim n'apalım, sanırım en iyisi bu. Bakalım günler neler gösterecek...

Gebelik Günlüğü, 11.Hafta


Pazar günü başlayan soğuk algınlığı beni pazartesi ve salı günleri yatağa serdiği için 2 gün zorunlu izin yapmış oldum. Ara ara hafiften ateşim çıkmış olabilir çünkü dudaklarım acayip kuruyup çatladı ama belki de burnumun tıkanıklığındandır. Hazır işe gitmemişken, yaptırmam gereken kan testlerini yaptırdım zar zor kalkıp.


Bu hafta sanırım 3 kez filan yemek yapabildim. Bazı anlarda oldukça güç olsa da burnumu tıkayıp koku almamaya çalışarak yapabildim. Gündüzleri hala akşamlara göre daha iyiyim. Ama az da olsa bişeyler yiyebildim akşamları da.


Cuma günü test sonuçlarımı Tolga aldı ve akşam doktorumuzda buluştuk. Bu sefer eşimin kızı da bizimle geldi. Muayene için girdiğimizde vajinal muayene yerine beni karından ultrason yapılacak alana aldılar. Zayıf olduğum ve geçen sefer bebek olması gerekenden 3 gün büyük olduğu için karından görülebilme şansımız olduğunu söyledi yardımcı bayan. Zaten öyle olmazsa içeri çocuk alınamayacağını söyledi. Bu yüzden babamız ve ablamızdan önce bu sefer doktor geldi ve karından ultrason olup olmayacağını kontrol etti. Baktı ki bebek görülebiliyor bizimkileri içeri aldılar. Bebişimiz bu hafta acayip büyümüş, baş-popo mesafesi 4,3 cm, tüm boyu 6 cm imiş. Yine olması gerekenden 3 gün büyük çıktı, babasına çekmiş olduğunu düşündük hep beraber :) Artık daha bir bebeğe benzemiş çok tatlıydı. Bu sefer pek kımıldamadı kendisi, sanırım uyuyordu. Doktor da karnımı birkaç kez dürterek uyandırdı ve işte kımıldamalar başladı. Her uzvu normal çıktı çok şükür. Bir ara doktor ultrasonu renkli görünüm ayarına getirdi ve sanki üç boyutlu gibi renkli süper bir şey gördük. Bayağı bayağı yüzünü gördük, müthişti! Doktor bu ekrandayken "üst dudak normal" dedi. Üst dudağın normalliğine bile bakıyorlar demek ki çok ilginç. Hem de daha 11.haftada. Ablamız kardeşini gördüğü için çok mutlu oldu. Doktora sorular sordu, şurası ellerimi ayaklarımı filan gibi. Doktor da zaten hep ona yönelik konuştu, ona bebişi anlattı ekranda göstererek. Doktordan çıktıktan sonra eve gidene kadar hep bir eliyle belime sarıldı, diğer eli göbeğimin üstünde öyle yürüdük. Bazen kulağını göbeğime dayıyor, kardeşiyle konuşuyor ya da direk göbeğimi öpüyor. Umarım en az kıskançlıkla bu kardeş olayını bu şekilde karşılayabiliriz.


Göbeğim az da olsa çıktı sanki, ya da bize öyle geliyor bilmiyoruz. En kısa zamanda profilden bir fotoğraf çekmeliyiz. İsim arama çalışmalarımız sürüyor ama hala ikimizin de beğendiği bir isim bulabilmiş değiliz.

Gebelik Günlüğü, 10.Hafta

Bu hafta başından itibaren çook zor geçti. Pek birşey yiyemediğim gibi yediklerimi çıkarmak suretiyle bünyeye yarayabilecek, sadece doktorumun en son gördüğünde önerdiği Elevit vitamin girmiş oldu. Allahtan bebişin her halükarda benden birşeyler alarak beslendiğini biliyorum da, için biraz rahat. Hem ablam hem doktorum bu yönde rahatlattılar beni.
 
Cuma günü birazcık yiyebilmeye başlamışken ve cumartesi sağolsun kayınvalidem beni besleyebilmişken (yine haftasonu yatılı kalmaya onlara gittik, hem evde yemek pişiremediğim için hem de beni orda prensesler gibi dinlendirdikleri için) cumartesi akşamı kendi kendime nazar değdirdim. Kocacımla 2 aydır hiç alerji olmadığımdan filan bahsetmek gafletinde bulunduk. Hah, sen misin bahseden, gece yarısı birden boğazım acımaya başladı hafiften ve pazar akşamı artık hastaydım. Burnumun akıntısı ve aynı anda tıkanıklığı (evet ikisini birden aynı anda yaşayabilen nadir insanlardanım ben), hapşırığım, boğazımın acısı beni yatağa serdi. Açıkçası biraz moralim de bozuldu ama sürekli kocama ateşimi ölçtürüp olmadığını öğrenip rahatladım.
 
Bu hafta muhtemelen bizim büyük kajumuz hurma boyutlarına ulaşmıştır. Henüz cinsiyetini görebilmemize çok var, sanırım en az 6 hafta kadar, ama biz şimdiden isim düşünmeye başladık. Babamız kız olmasını çok istiyor ama kendisini erkeğe hazırlıyor. Çevremden ise "kız olacak ben hissederim", efendime söyleyim "ben bilirim erkek bu", "senin kesin oğlun olur" ya da "aa ekşi mi istiyosun kesin kız olacak" gibisinden bolca yorum alıyorum ama nafile...ben hala hissedemiyorum onunla ilgili birşey. Sanırım kız da olsa erkek de olsa onu çok seveceğimi bildiğimden kaynaklanıyor bu. Ne olursa olsun sağlıklı olmasından başka isteğim yok. Erkek ismini daha kolay bulacağımızı, daha kolay uzlaşacağımızı düşündüğümüzden sanırım, sürekli kız isimleri bulmaya çalışıyoruz. Kız ismi bulmak gerçekten zor. Babamızla bir türlü anlaşamıyoruz. Allahtan daha önümüzde koca bir 7 ay var, o zamana kadar herhalde bir isim bulmuş oluruz :) Gerçi cinsiyetini öğrensek ona göre düşünsek elbette daha kolay olacak ama işte, biz de hevesliyiz n'aapalım :)
 
Haa bu arada, ilk haftalarda "hazır gıda yemiyorum, sağlıklı besleniyorum" filan diye hava atmıştım değil mi? Büyük konuşursan böyle olur işte, yemek pişiremediğim ve kokan yemekleri yiyemediğim için "ne bulursan onu ye" ye dönüştü beslenme şeklim. Pizzadır, hazır tavuktur vesaire, hazır gıdalardan geçilmiyor evde. Kocacım sık sık makarna, kuskus filan yapıyor. O da olmasa zaten tamamen aç kalıcaz. İnşallah birkaç gün-hafta sonra normalime dönerim...

5 Mart 2013 Salı

Gebelik Günlüğü, 9.Hafta

Bu hafta yemek yapma yetimi tamamen kaybetmiş oldum. Artık kesinlikle mutfağa giremiyorum. Hatta işten dönerken apartmandaki yemek kokuları midemi acayip bulandırıyor, eve vardığımda midem allak bullak bir halde kendimi koltuğa zor atıyorum. Pazar günü kayınvalidemlere gitmiştik ve biraz zeytinyağlı yemek vermişti allahtan, onlarla birkaç gün idare ettik. Yine de akşamları aç sayılırım, kokmayan yemekleri bile birkaç lokma ancak yiyebiliyorum. Allahtan gündüzleri daha iyiyim de, gıdamı kahvaltı ve öğle yemeklerinde alabiliyorum. Her sabah kahvaltıda yumurtamı, peynirimi yiyorum, sütümü içiyorum. Öğlenleri bir kase yoğurdumu yiyorum.

Doktorumuz bu haftaki randevumuzda, herşeyin yolunda olduğunu söyleyip benden bir dizi test istedi. Annede 9 ay bu bebeği taşıyabilecek yetenek var mıymış, yoksa dikkat etmemizi gerektirecek problemler var mıymış, onları kontrol etmek istiyor. Miniğimiz ise büyümüş, tam 2,56 cm! Artık kaju fıstığından bile büyük :) 8+4. günde görmüş olmasına rağmen "9.hafta ile uyumlu boyutlarda" dedi. 3 gün erken büyümüş bizim bebiş. Kocacım buna güldü ama bence 3 gün, onun hayatında çook büyük bir zaman dilimi. Henüz yaklaşık 40 günlük filan olduğunu düşünürsek! Ekranda hareketlerini gördük, vücudunu, kafasını öne arkaya ittirip kendince küçük hareketler yapıyordu. Hatta bir ara kollarını bile oynattı! Artık biraz daha benzetebiliyorum ekranda gördüğümü, aferin bana, nihayet! Kocaman bir kafası var, neredeyse vücuduyla aynı boyutta. Çok şirin minicik bişey. Hareketlerini görünce ağzım kulaklarıma vardı ve bir süre düzelmedi. Babamızın da çok hoşuna gitti bu manzara ve "aynı bana benziyor, aynı ablasına benziyor" diyip durdu. Doktor da "evet, ben de tam öyle diyecektim" diye dalga geçti kendisiyle. Sonraki randevumuza ablamızı da götürmek istiyor babamız, bakalım ablamız bu işe ne diyecek?

Gebelik Günlüğü, 8.Hafta

Geçen hafta doktor randevumuz vardı ve çok güzel geçti. Şöyle ki, miniğimizin kalp atışlarını gördük! Henüz duyamıyoruz tabii, ama ekranda pıt pıt pıt büyüyüp küçülen beyaz birşey gördük. O kalpmiş. Doktorumuz anlatmasa, ben ekranda gördüğüm şeyi hiçbir şeye benzetemem. Zaten eskiden de öyle düşünürdüm, filmlerde filan hemen görürlerdi, işte bebek burada derlerdi de, ben "iyi de ben niye birşey göremiyorum, siyah-beyaz bulut gibi bişeyler var sadece" derdim. Eh, neyin neresi olduğunu anlamak için doktor olmak gerekiyor demek ki :) Miniğimiz henüz kaju fıstık boyutlarında değilmiş, biz çabuk büyütmüşüz kafamızda yavrucağı :) henüz 5,5 mm imiş. O yüzden kaju yerine leblebi diyoruz, inşallah bir sonraki kontrolde kaju diyebiliriz.

Bu hafta akşamları pek yemek yiyemiyorum desem doğru olur. Hafta başında iken büyük bir hevesle güzelce sağlıklı yemekler yapıyordum, iş oturup yemeye gelince 2-3 lokma sonra tıkanıyor ve yiyemiyordum. Midem feci yanıyor ve ekşiyor. Hafta ortasından itibaren ise bulantılar sebebiyle iyice yiyemedim. Hatta yemek (ve özellikle soğan) kokuları öyle rahatsız etti ki, yemek filan yapamadığım gibi mutfağa bile giremedim. Hormonlar devreye girmeye başladı sanırım. Kocacım makarna yaparak destek oluyor sağolsun.