Bizim evde arabalar böyle sürülüyor. |
Son zamanlarda hayat bizim için, "Ege dur, Ege yapma, Ege atmak yok, Ege anneye vurmak yok, Ege kimseye vurmak yok, vurmak kötü, atmak yoook!...." şeklinde geçiyor. Eline ne geçerse son gücüyle nereye geleceğine hiç bakmadan fırlatıyor. Biz engelleyebilmişsek veya atılan nesneyi havada yakalayabilmişsek derin bir oh çekiyoruz. Yoksa neresi kırılacak acaba diye bekliyoruz, ki bu bekleme uzun sürmüyor :)
Neyse, bunlar da geçecek elbet deyip avunuyoruz. Yani ben avunuyorum. Eşim gayet sinirleniyor ve olmadı bu çocuk, ne yapacağız biz bunu deyip duruyor :) Geçen gün, "Sen nasıl dayanıyorsun, nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun, ben hiç katlanamıyorum Ege'nin bu hallerine ve bu yüzden kendimi çok kötü hissediyorum, ben kötü baba mıyım?" dedi. Eh, kötü baba olduğundan değil elbette ama, erkekler biraz daha tahammülsüz oluyorlar galiba. Ya da yapı meselesi bilemiyorum. Ben onun önünde sonunda iki yaşında sendromlu bir bebe olduğunun HER AN bilincinde oluyorum genelde (%100 olamasam da %98 diyelim), ama eşim bazen karşısında 10 yaşında çocuk varmış da, onun sözünü dinlemiyor bilinçli olarak yaramazlık yapıyormuş gibi davranıyor. Ege'nin hareketlerini kişisel algılıyor bazen. Anlatıyorum, bu yaş bebeleri böyle olur diye. Allahtan, sonra kızının iki yaş sendromlarını da hatırlıyor da, normale dönüyoruz. Tabii normale sadece biz dönüyoruz, Ege aynı yerden devam ediyor :)
Bu akşam hiçbir şey olmamışken, tamamen durduk yerde yani, çıkardı ağzından emziğini fırlattı. Salondaydık ve koltukların üzerindeki duvara çarptı. Yere düştüğünü duydum ama göremedim. Arıyorum arıyorum yok bulamıyorum. Tam da uyku saati. Emziksiz uyumaz. Sinir oldum. Kızdım kendimi tutamayıp, "Nerede Ege emzik? Neden fırlattın? Bak bulamıyorum! Hadi bul nereye fırlattıysan!" Evet komiğim, tamam :) Orasını karıştırmayalım. Ege'ye de epey komik gelmiş olacak ki, ben azarlıyorum sanıyorum, çocuk gülüyor. Kıkır kıkır. Gülme, diye ayrıca bi azarladım. Sustu ama nasıl muzip bakıyor yüzüme. Güya kafasını eğdi suçlu suçlu ama gülmemek için kendini zor tutuyor, öyle bir bakışı var ki! En sonunda ben de dayanamadım, ikimiz birden kahkahayı koyverdik! Güldük güldük öpüştük. Sonra da emziğini buluverdim :) Neyse ki, böyle bir çocuğum var da, azarladım diye vicdan azabı çekmeme gerek kalmıyor sonrasında. Zaten beni takmadığı için :)
Bugünlerde de böyleyiz yani. Bir ara, hafif yüksek perdeden bile çıksa sesim, hemen azarladım sanıp anne anne diye peşimde dolanırdı, yüzü düşer ağlamaklı olurdu, şimdi de tersine lakayt! Ah bu çocuklar, iyi ki varlar öyle değil mi? Onlar olmasa, hayat çekilebilir miydi bizler için? Hele de bunca gündelik sıkıntıyla uğraşırken, hele de böyle bir ülkede yaşarken?...
arin de böyle deli gibi saldırıyor bize özellikle de bana..aras sert tepki veriyor ama ben veremiyorum, o da bana kızıyor aynı tepkiyi versek yapmaz diye..dün acayip hasta halde eve geldim, arin ise full enerji..yapma etme burnuma saldırma falan derken dedim iyi babası gibi sertleşeyim ben de..kızdım epey, zaten enerjim yerlerde tahammülsüz haldeydim, uyutana kadar bağrış çağrış ama arin gülüyor! gülmesine de sinir oldum çünkü ben kızıyodum! baya zor kullanarak altını değiştirdim, pijamasını giydirdim ve hop yatırdım..uyudu..uyuyunca öptüm, seni çok seviyorum diye kulağına fısıldadım, sabah ben çıkarken de uyuyodu yine öptüm fısıldadım ama geçmiyor vicdan azabım! aman be babası naparsa yapsın ben sert olamıyorum! vicdan azabından ölebilirim adaş!!
YanıtlaSilYani ben ne kadar şimdi "vicdan azabı çekme" desem de, bu bir his ve varsa vardır. Ama şunu söylemek istiyorum ki, bazen bağırmak gerekiyor. Daha ileri şiddet hareketlerini asla söz konusu bile etmiyorum ama kızmak, bağırmak bana "her zaman değil ama bazen" olabilir geliyor. Birincisi biz de insanız robot değiliz, elbet duygularımız tepkilerimiz olacak, bebeler büyüdükçe daha da çok olacak hatta. İkincisi ise, bebelerin, kendilerine sınırlar konulmasına ihtiyaçları var. Onlar her ne kadar o sınırları sonuna kadar, gidebildikleri yere kadar zorlasalar da, o sınırların olmasına ihtiyaç duyarlarmış büyürken. Bu sınırları koymak da öyle her zaman sakin bir ses tonuyla "hayır Arin'cim, bunu atmıyoruz" şeklinde olmayabiliyor. O sebeple, şahsen, bu tip ufak ve nadir durumlar için vicdan azabına gerek yok :) Öperim!
SilBizim fındık da da olmuştu.. zaman... zamanla geçecek..tabi inşallah büyük kazasız geçsin tabi..
YanıtlaSilBabasının farkındalığına sorgulamasına bravo.. bu bile çok çok güzel bir davranış..siz elinizden geleni yapıyorsunuz..mındıkların bu yaş civarı genelinde bu var..öpüyorum meleği
Aslı'cım, ne güzel söylemişsin valla ağzından bal damlıyor :) Geçecek değil mi?
SilAynı durumlar henüz 2 yaş olmasa da Can da var. İstediği bir şey olmayınca hemen çimcik atıyor ve de ciddi ciddi acıtıyor. Vurmak yok, acıtmak yok, hele hele sürekli tehlikeli hareketler yapmak yok demekten içim şişiyor yeminle. Gözümüzün içine baka baka inadına sağa sola fırlatılan bilumum eşyaları saymıyorum bile. Ama aynen dediğin gibi eşim de bir gün şu televizyonu patlacak ama bakalım ne zaman diyip diyip duruyor.. Benim eşimde bazen fazla tepki verebiliyor ama Can da kanırtıyor yani. Böyle zamanlara en çok ben nerde yanlış yapıyoruz diye düşünüyorum daha çok.
YanıtlaSilValla bazen ben de düşünüyorum, neyi yanlış yaptım da böyle davrandı bu çocuk bugün falan diye ama aslında çok da sorgulamamak lazım. Neticede bir kimlik arayışı, kendini bulma çabası, daha basitçesi, anneden ayrı bir birey olduğunu farketmesi çağındalar. Bunlar olacak geçecek. Bunun daha üç yaşı var, dört yaşı var, altı yaşı var, ön ergenliği ve ergenliği var. Var da var yani... N'apalım, ebeveynlik de böyle bişey demek ki :) Olsun yine de güzel :)
SilBOYLE BİR ZAMANLARI VAR. ÇOCUKLAR SINIRLARINI DENİYOR
YanıtlaSilHem de ne denemek! Bu akşam beni sinirlendirmek için resmen elinden geleni yaptı. Bende de nasıl bir sakinlik hakimse bugün, bir gram sinirlenmedim. Her attığına her vurduğuna sakince konuştum gidip sarıldım öptüm dikkat dağıtma vb metotları denedim ama olmadı olmadı. Derdi benim sinirlenme sınırımı bulmaktı bu akşam onu yapamadan uyuyakaldı :)
Sil