Lilypie Fourth Birthday tickers

20 Ocak 2015 Salı

Ege 1,5 yaşında!

Ege artık 1,5 yaşında. "Şu kadar aylık" demektense artık böyle diyorum, "oğlum 1,5 yaşında". Amma da büyütüyorsun diyebilirsiniz ama gerçekten bir anne için doğurduğu, mini minnacık olan, emzirirken tek bir koluna sığan yavrusunun büyüdüğünü görmek son derece duygusal. Kadınlar anne olunca bu yüzden ağlak oluyorlar galiba :) 

Bu yazıyı yazmak için bugünü bekliyordum. Çünkü bugün 18 ay aşılarını vurdurmak için sağlık ocağına gittik, gitmişken de genel kontrolü yapıldı. Herşey yolunda şükür. Kocaman olmuş canım oğluşum. Kilosu 12.950 gr, boyu da 87 cm olarak ölçtü hemşire hanım. Ha bu arada, bağlı olduğumuz sağlık ocağındaki hemşiremizi de doktorumuzu da çok seviyoruz. İkisi de son derece sevecen ve güler yüzlü. Üstelik her gidişimizde beni de Ege'yi de hatırlıyor, hemen şu nasıl gidiyor bu devam mı gibi sorularla ilgilerini belli ediyorlar. Bu da beni memnun ediyor doğrusu. Eve döndükten sonra doktorumuz ve hemşiremizle bir fotoğraf çekilemediğimize üzüldüm doğrusu. Nedense aklıma gelmedi.

Bu ay sol üst azı dişlerinden birini çıkardı Ege. Ateş veya hastalık yapmadı çok şükür ama sanırım Ege'nin de benim gibi midesi hassas. Bu tip şeylerde hemen midesine ve bağırsaklarına vuruyor çocuğun. Günlerce hemen hemen her yediğini kustu. Ben yedirdim o kustu. Hafif de ishali vardı ama geçti neyseki. Şu an ağzında 4 üst+4 alt kesici dişler ve 1 adet azı dişi bulunuyor, yani 9 diş.

Ege'nin genel gelişimi yaşına göre normal seyrediyor. Söylediği kelimelere yenileri eklendi. Bizi daha çok taklit etmeye çalışıyor. Henüz cümle kurabilmiş değil ama mühim değil yakında kuracaktır. Bence bizi daha iyi anlamaya başladı. Söylediğimiz hemen hemen herşeyi anlıyor. Tabii ki anlamakla kalmıyor hemen de öğreniyor. E tabii, beyni taptaze şu anda. Ne verirsek havada kapıyor. Bu ay söylediği bazı kelimeler şöyle:

Çuccuuu: Turuncu
Sısııığ: Sıfır
Bii: Bir
Ekııı: İki
Üüüüjjj veya uuuçç: Üç
Cışşş : Çiş
Kaka, gaga: Kaka
Aç: Aç
Neee: Ne?
Bu: Bu
Şişaaa: Şişe (İlk öğrendiğinde ne güzel şişaa diyordu, sonra tembellik etti ve sadece şaaa demeye başladı. Şimdi ise sadece haaaa diyor şebek. Babası ısrarla şişe dedirtmeye çalıştıkça, bizimki gülerek ve gözümüzün içine bakarak haaaa diyor.)

Hala en sevdiği şarkı 10 yeşil şişe. Yalnız bu sefer babası internetten klibini bulmuş, ingilizce, babayla onu izlemeyi seviyorlar. Gerçi eşim baymış vaziyette ama Ege'den kurtuluş yok. Daha sabah uyanır uyanmaz "babbaaaaa şaaaa" diye bağırıyor. İstersen açma! :) 

Rakamların olduğu birkaç kitabı var, onlara bakarken soruyor her seferinde ben de sayıları söylüyordum. Bir gün bi baktım, hepsini öğrenmiş. 1'den 10'a kadar çoğunu tanıyabiliyor, 8 hangisi göster deyince gösterebiliyor.

Çorap, pantolon, tişört, kazak, şapka, atkı, bunları biliyor ve kitapta göster deyince gösteriyor.

Denizin altında kitabındaki, ve ilk kelimelerim kitabındaki ve diğer birkaç sevdiği kitaplardaki tüm nesneleri bize milyon kere sorup adlarını söylettiği için öğrendi ve o kitaplardan ne sorsak gösterebiliyor aslında. Hatta bizim şimdiye kadar hiç farketmediğimiz, sayfanın bir köşesinde kalmış ve minicik nesneleri bile bulup gösterebiliyor. Bu yaştaki çocukların dikkati hakikaten şaşırtıcı.

Göz, saç, yanak, kulak, burun, çene, boyun, ağız ve dişi biliyor ve hem kendi yüzünde hem bizim yüzümüzde hem de rahmetli babaannesinin kocaman bir resmi var tablo büyüklüğünde, orada gösterebiliyor.

Kapıları açabiliyor. Bu yüzden gündüzleri dış kapının üst kilit mandalını kapatıyoruz ki evden kaçıvermesin.

Hala en sevdiği oyunlar, yakalamaca ve saklambaç. Bir de iç içe geçen kaplar, plastik bardaklar artık iç içe geçebilen ne varsa, onlarla oynamaya bayılıyor. Kapaklı kaplar, oyuncaklar, kremler, şişeler, kapaklı ne varsa onların kapaklarını çıkarıp tekrar tekrar geçirmeyi çok seviyor.

Benim elimi tutarak, çamaşır selesinin, kendi küvetinin veya büyük başka bir kabın içine girip dışarı çıkmaya bayılıyor. Onlarca kez girip çıkıyor girip çıkıyor, hiç sıkılmıyor.

Bu ayın gece rutini, ışığını birlikte kapatmamız ve öncelikle pencereden aya bakmamız (aydede demiş bulundum bir kere, o günden beri aya 'deddeee' diyor). Sonra karanlıkta bir süre benim kucağımda göz-yanak-burun-boyun-kulak oynuyoruz. Ninni kıvamında şarkılar söylüyorum, o da tekrar tekrar biberonu isteyip her seferinde 2-3 yudum su içip bırakıyor. Bu şekilde 10-15 dakika geçirdikten sonra yatağına bırakınca problem çıkarmadan uyuyor. Zaten karanlıkta bir süre birlikte olduğumuz için alışıyor ve bu sırada uykusu da iyice gelmiş oluyor. Ben kucağımda dolaştırırken arada onun saçlarını da okşuyorum, sırtını okşuyorum falan. İyice uykusunu getirmiş oluyor bu aktiviteler. Ben de böylece 15 kere tekrarlanan "odasına git-Ege'yi kucakla-tekrar yatır-odasından çık" döngüsünden kurtulmuş oldum.

Son birkaç haftadır ise, ben bu karanlık oda oyunlarından sonra onu yatırıyorum ve odadan çıkınca ağlarsa babası gidip yatırıyor. Babası yatırınca bir daha hiç ağlayıp sızlanmıyor. Bu sebeple neredeyse iki günde bir Ege'yi yatırma işini babaya sattım :) Ben de biraz dinleniyor veya yemediysem yemeğimi yiyorum veya mutfaktaki başka işlerimi halledebiliyorum. 

Fakat son günlerde sabahları 5 civarında uyanıp ağlayarak beni çağırıyor minnoş. Bazen yine babayı gönderiyorum çünkü onunla daha kolay uyuyor sanki. Ama eşim benim gibi öyle çok çok sarılmıyor. Hemen yatırıp uyuması için emziğini verip çıkıyor. Ben öyle yapmaya kıyamadığımdan gidip önce kocaman kocaman sarılıyorum. O da bana daha çok daha çok sarılmak istiyor bu sefer uyumak yerine bir kısırdöngüye girmiş oluyoruz. Ben de pes edip bizim yatağa alıyorum aramıza. Bu yaşına kadar hiç bizimle yatmayan çocuk, bizimle uyumaya başladı. Bu sabah bile, o kadar uğraşıp uyutamayınca (ayağımda sallamayı bile denedim, uyumadı sıpa) yine mecbur (!) alıp yatağa getirdim. Aramızda pıt diye uyudu :) Ne yapalım, bu günler de geçici, bir daha başımıza gelmeyecek ya! Ne kadar hızlı büyüyorlar, görüyoruz işte! Bir süre de böyle olsun bakalım.

Bugün evdeyim, aşı ateş yaparsa falan diye öğleden sonra da ben yanında olmak istedim. Almışken tam gün izin aldım. Yani bugünü de bir anne-oğul günü olarak geçirebiliriz! Yaşasın!


2 yorum:

  1. Maaşallah kilosuna boyuna ..
    Ben de babaya satmaya çalışıyorum uykuyu ama pes ediyor baba mayışıyor.. biizmki masalcı masal dinleyerek uyuyor ama hep beni istiyor yine..

    YanıtlaSil
  2. Sağol Aslı'cım. Valla uyku olayını yarı yarıya babaya sattım çook memnunum :) tavsiye ederim. Tabii Kubi daha büyük, aklı eriyor, Ege de biraz büyüdüğünde yine hep beni ister mi bilemiyorum. Kısmet :)

    YanıtlaSil