Bugün yine telefonumu çantamın iç gözüne saklayarak girdim eve. Yine ben gelir gelmez çantam alındı, kurcalandı, telefon bulunamadı. Bu sefer, yeni aldığım Meraklı Minik dergisi bulundu (Dergi çok güzel aslında ama 3 yaş üstü çocuklar için. Yani pek çok güzel aktivitesi var, o sebeple. Ben Ege ile sadece resimlerine bakarız diye düşündüğüm için almıştım çünkü bu sayıda böcekler vardı ve Ege böcekleri çok seviyor, ilgi alanında. Süper Kurti kitabına da bayılıyor mesela, çeşit çeşit böcek resimleri var diye.)
Ben, dergiyi bulunca çok sevineceğini, hatta resimlere çıldıracağını, çıkartmaları birlikte yapıştırarak oynayacağımızı düşünmüştüm. Tamamen yanılmışım. Derginin arka kapağındaki uğur böceği resimlerini görüp, onları sanki 3 boyutlu nesnelermiş gibi eline almak istedi (ki ömrümüz kitaplarla geçiyor, daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı, şimdi neden yaptı anlamadım. Ama işte 2 yaş sendromu da böyle bir şey, mantık aramayacaksınız, o anda öyle yaptı, başka bir anda tamamen farklı davranabilirdi, anlık şeyler bunlar). Tabii resimleri çıkarıp eline alamayınca da kıyameti koparttı! Hiç yapmazdı böyle şeyler. Galiba bu sıralar ömrümüz biraz, “hiç yapmazdı böyle şeyler” diyerek geçecek…
O anda aklıma gelen şeyleri denedim ama hiç birini istemedi, ilgisini kesinlikle dağıtamadım. Dergiyi ortadan kaldırdım daha çok kıyamet koptu. Bir de nasıl gözyaşı döküyor… Bir ara öylece durdum. Ne kadar bilmiyorum, çok değil sanırım, üç beş dakika. Ne yapacağımı şaşırdım, kendimi çok çaresiz hissettim. Çocuk ağlıyor, çırpınıyor, ben öylece durmuşum ona bakıyorum. Neyse sonunda toparlandım ve pencereden kuşları izleme fikrime ikna oldu da, bir süre karşı apartmanların çatılarındaki kuşları izledik ve sakinleşti. Sonrasında kitaplara baktık biraz. O sırada kaka yaptı, belki de sıkıntısı buydu, karnı ağrıyordu, kimbilir… Yanlışlıkla aldığım, büyük yaşlara göre bir aktivite kitabı vardı, dolapta saklıyordum ben de, seneye falan çok keyifle oynayacağına eminim. Onu buldu, çıkardı, onun resimlerine baktık. Tabii ki son zamanların gözdesi iş arabaları, kamyonlar, tırlar, vinçler, kepçeler…
Yemeğimizi yine balkonda, kuş ve motorlu taşıtlara bakarak yedik. Balkondan içeri girmek istemedi ama diş fırçalayalım diye ikna ettim girdi. Suyu her zaman tercih eder :) Epey süre, diş fırçası ve suyla oynadı. Sonra yine kaka yaptı, o ksilofonuyla oynarken değiştirdim bezini (bingo!). TV yok, bilgisayar yok, tablet yok, cep telefonu yok. Odasına gittik, kitap okuduk, sonra uyku.
Bugün de kendimle gurur duydum ama dünkü kadar değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder