Bu sabah Ege beni işe el sallayarak uğurladı. Ağlamasını aşağıda apartmandan çıkarken duydum ama hemen kesildi. Demek ki ya sustu ya da çok azaldı, en azından çığlık çığlığa ağlamadı.
Akşam beni kapıda karşıladığında yine elimden çantamı aldı ama bu sefer içini kurcalayıp telefonu sormadı. Video klip açmam için ısrar etmedi. Sadece bir kere telefon sordu, yok dedim, bir daha ilgilenmedi (oley!). Daha sonra kısa bir oyun zamanından sonra yemek hazırlarken benimle mutfağa geldi ve ben de yemeğini orada yedirmenin iyi olacağını düşündüm. Ama hiç iyi olmadı. Mutfak masasının üstündeki kavanozda duran fındıkları gördü ve istedi. Yuvarlak olan her şeye aşırı ilgisi olduğu için normal çünkü top gibi olan her şeyi istiyor. Çıkardım 2 tane verdim. Çok da vermek istemiyorum çünkü çiğnemek yerine ağzında döndürüp çıkarıyor, oyun oynuyor. Bu yüzden boğazına kaçıracak diye çok korkuyorum. O fındıklarla oynarken ben yedireyim dedim ama kavanozdakilerin hepsini istediği için ağlamaya başladı. Hemen kitapta* bahsedilen Fast-Food kuralıyla konuşmaya başladım. 3-5 saniye susup sonra daha şiddetli ağladı her seferinde. En az beş dakika sürdü bu çekişme. Sonunda sandalyesinden inmek istedi, indirdim ve mama sandalyesini yine balkona taşıdım. Birkaç dakika sonra balkonda tekrar oturttum ve orada yine yoldan geçen araçlara bakarak yedi. Bu akşam iki veya üç kez böyle çekişmeler yaşadık ama hiç birinde fast-food kuralı işe yaramadı. Kendimi çok beceriksiz ve çaresiz hissettim açıkçası. Oğlum hiç tepki vermeden ağlamaya devam ediyor. Huzursuz ve yorucu bir akşam yaşadık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder